MİLLİ PİYANGO İNSANLARIN RUH SAĞLIĞINI BOZUYOR,HAYATLARINI KARARTIYOR. “Piyango, insanların ruh sağlığını bozuyor” Piyango Kumarı Kolay kazanç hayatları karartıyor. Yaklaşan yılbaşı ile birtakım çevrelerce pompalanan Milli Piyango çılgınlığı,insanların hem hayatlarını karartıyor, hem de ruhi çöküntülere sebep oluyor. İşte kararan hayatlar: Yaklaşan yılbaşı ile birtakım çevrelerce pompalanan Milli Piyango çılgınlığı,insanların hem hayatlarını karartıyor, hem de ruhi çöküntülere sebep oluyor. Arşivler Milli Piyango biletinden büyük ikramiye kazanan kişilerin kararan hayat hikayeleri ile doluyken, Psikiyatrist Dr. Sümer Öztanrıöver, piyangonun, insanların ruh sağlığını bozduğunu söyledi. Erzurumlu Ahmet Bayram, Milli Piyango talihlisi olduktan sonra eşini boşayıp yeniden evlendi. Tüm parasını tüketen Bayram, ikinci eşinden verdiği gayrimenkulleri istedi. Eşinin tepkisi üzerine Pendik’te kendini astı. Mehmet Sarıoğlu, 40 yıl önce Milli Piyango talihlisi oldu. Evinin yanması sonucu evsiz kaldı. Feci şekilde donarak öldü. Ahmet Yalçınkaya, 1995’te Milli Piyango talihlisi oldu. Kazandığı para bitince, ayrıldığı memurluk görevine dönmek içim çaba harcadı. Yaklaşan yılbaşı ile birtakım çevrelerce pompalanan Milli Piyango çılgınlığı, insanların hem hayatlarını karartıyor, hem de ruhi çöküntülere sebep oluyor. Hiç alınteri dökmeden kolay kazanç peşinde koşan insanlar, sonunda hayallerine kavuşamayınca ruh sağlıklarını kaybedip hayatlarına kıyıyorlar. Ahmet Yalçınkaya: 1995'te Milli Piyango’dan büyük ikramiye kazandı.Devlet memuru olan Yalçınkaya, ilk olarak işi bıraktı. 9 Eylül 1995'teki çekilişte aldığı yarım bilete 10 milyar lira isabet eden Yalçınkaya, “İşler umduğum gibi gitmedi. Eskiden daha güzel bir hayatım vardı. Edirne Sigorta Hastanesi’nde memur olarak görev yapıyordum. Devlet memurluğuna devam etseydim param olmayacaktı belki ama huzurum olacaktı. Para her şey değildir. İnsanın etrafında ne dost, ne de tutunacak dal kalıyor. Şimdi hiç şans oyunu oynamıyorum. Bilet aldığıma bin pişman oldum. Şans oyunlarından para çıkan insanlara acıyorum” dedi. EŞLERİNİ BOŞADILAR, EVLERE KAPANDILAR, MEZARLARI AÇILDI. Yeşim Akyol'a 2003'te 2 trilyon TL çıktı. Kavga etmeye başladığı 8 yıllık eşiyle boşandı. Kocası “Para çıkınca beni boşadı” diyerek eşini suçladı. Akyol’un ailesi dağıldı. Salih Bahtiyar da, 1985 ve 1997'de 2 büyük ikramiye kazandı. Bahtiyar, “Mafya beni bulacak” diye bunalıma girip eve kapandı. Salih Gümüşçay, 1989'da 5 milyar TL kazandı. 1 yıl sonra öldü. Tek başına yaşarken ölümünün ardından yüzlerce akrabası ortaya çıktı. DNA testi için mezarı açıldı. Necmi Yıldırım'ın hikayesi ise çok acı. 2004'te 10 trilyon TL'nin dörtte birini kazanan Yıldırım, ikramiye yüzünden kavga çıkaran oğlu tarafından boğazından bıçakla kesilerek yaralandı. ŞİMDİ TORNACILIK YAPIYOR İşportacı Hasan Özcan, 1993'te piyangodan büyük ikramiye kazandı. Parayı faize yatırıp evlendi. Uzun tatillere çıktı, eşe dosta cömertçe yardım etti. Para hızla tükendi, son 11 milyarıyla da imarzede oldu.Özcan, şimdi asgari ücretle tornacılık yapıyor. TALİHLİ, SOKAKTA DONARAK ÖLDÜ Denizli’nin Sarayköy ilçesine bağlı Tırkaz köyünde 40 yıl önce Milli Piyango biletine büyük ikramiye çıkan Mehmet Sarıoğlu, yaşadığı baraka tipi evde donarak öldü. Çıkan ikramiye ile köyünde bir ev yapan Sarıoğlu, evinin yanması sonucu dışarıda kaldı. Kimsesi olmayan Sarıoğlu’nun Sarayköy Devlet Hastanesi’nde yapılan otopside donarak öldüğü belirlendi. İLK İŞ OLARAK EŞİNİ BOŞADI Denizli’nin Çivril ilçesinde marangozluk yaparak geçimini sağlayan Osman Kaplan, çeklerini ödeyemediği için hapse girmiş ve 1999 yılında hapisten çıktıktan 2 gün sonra sayısal lotodan 340 milyar lira kazanmış. İki çocuk babası Kaplan’ın ilk işi, eşinden boşanmak olmuş. Ardından İzmir’de Pınar Şirin adlı şarkıcıyla 20 milyar lira harcayıp Hilton’da nişan yapmış ve 6 ay sonra ayrılmış. O da diğerleri gibi parasını kısa sürede tükettiği için eski halinden daha beter durumda. BANYODA KENDİNİ ASTI Piyango talihlisi Ahmet Bayram, iddiaya göre bir gece kulübünde tanıştığı kadınla birlikte yaşamaya başladı. 5 aylık hamile olduğu öne sürülen bu kadından da bir çocuk bekleyen Bayram, eşinden üzerine yaptırdığı gayrimenkulleri satmasını istedi.Bayram,olumsuz yanıt alınca intihar etti. “Piyango, insanların ruh sağlığını bozuyor” Durmuş Ali Başkan, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü’nün yılbaşı özel çekilişinde vereceği 30 milyon liralık büyük ikramiyenin kazanılmasının ya da kaybedilmesinin, kişide psikolojik yönden bozukluğa yol açabileceğini bildirdi. Adana Numune Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Psikiyatrist Dr. Sümer Öztanrıöver,yaptığı açıklamada, piyango bileti alırken bazı kişilerin çok büyük beklentilere girerek bütün sorunlarının çözümünü aldıkları bilete bağladıklarını söyledi. “Heyecanlanıyor, hayaller kuruyor ve çekiliş gününü sabırsızlıkla bekliyorlar” diyen Öztanrıöver, “Bilet alan kişiler, yaşadıkları onca kötü günden sonra bu parayı hak ettiklerini düşünüyorlar. Ve o gün geldiğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Sanki birileri,onun hakkı olan parayı vermemiş gibi hissediyorlar.Öfke, isyan, üzüntü,hatta depresyona girebiliyorlar” dedi.
"Müslüman İseviler" tabiri Said Nursi'nin uydurduğu bir kelime oyunudur. Şu anda yaşayan tek bir İSEVİ yani İsa peygamberin dinine tabi olan kişi yok ki bir de bunlar zamanımızda veya ileri de Müslüman İseviler olsunlar? Varsayalım ki İsevilik bozulup Hristiyanlığa dönüşmedi ve aslı duruyor olsun.. Yine bunlar Müslüman bilinemezler çünkü İsa peygamberin getirdiği hak kitap olan İNCİL in hükmü kalktı. Herkes Kuran'a ve Peygamberimize tabi olmak zorunda.. Peygamberimiz ashabına "Vallahi Musa gökten aranıza inse de siz beni bırakıp ona tabi olsanız dalalete sapmış olursunuz" buyurmuştur. Sonra Kuran'ı ve peygamberimizi kabul etmeyen bu Hıristiyanlar ola ki hidayet bulup Kuran'a tabi olduklarında da bunlara Müslüman İseviler değil sadece Müslüman denir. İlla başka bir dinden İslam’a döndüklerine işaret edecek bir kelime kullanılacaksa Hristiyanlıktan ihtida eden (hidayet bulan) Müslümanlar denir.. Muhtedi denir.. Tarih boyunca böyle dendi, hidayet bulup İslam’la şereflenenlere… Ama Said Nursi kelime oyunu yapıyor.. Zihin bulandırıyor... Sanki şu anda da yaşayan, Hristiyanlık aleminin yanlışlarından uzak, şirke düşmemiş, teslise inanmayan, İncil’in aslına tabi olan bir topluluk varmış manası uyandırıyor.. Zaten bağlıları arasında bu sözleri onlarca yıldır bu şekilde anlaşılıyor, bu şekilde kabul ediliyor.. "Avrupa'da bir topluluk var, bunlar İseviler. Ve Üstad onlar için ehli iman demiş.. İleride bunlarla ittifak edeceğiz" diyorlar, böyle kandırılıyorlar.. Yok kardeşim yok.. Tek bir tane yaşayan İsevi yok.. Olsaydı da onlarda gayri Müslim sayılacaklardı ve onlarda hidayet bulup bizim gibi sadece "Müslüman" olmak zorunda olacaklardı.... İleride hem İseviliğini koruyup, hem Müslümanlığı seçecek bir topluluk yok... Müslüman İseviler hiçbir zaman olmayacak.. Hidayet bulup Müslüman olan Hıristiyanlar olacak.. İsa a.s. tekrar dünyaya gönderilecek, İslam ile hükmedecek ve Kuran hükümleri ile amel edecek, Nasarayı yani Hıristiyanları kendisinin de tabi olduğu İslam’a Kuran’a ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) tabi olmaya çağıracak.. En sonunda da dünyada ilk olan bir uygulamayı yapacak ve Hıristiyanlara “Ya iman ya ölüm” diyecek.. O devrin ardından da kıyamet kopacak…Mesele budur... Bütün ehl-i sünnet alimleri bunları delilleri ile kitaplarında bu şekilde anlatmışlardır. Ama Said Nursi meseleyi kelime oyunları ile nasıl aslından çıkarıyor, kaynağından okuyalım; “Hem âlem-i insaniyette inkâr-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zîr ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın din-i hakikîsini İslâmiyetin hakikatıyla birleştirmeye çalışan hamiyetkâr ve fedakâr bir İsevî cemaatı namı altında ve "Müslüman İsevîleri" ünvanına lâyık bir cem'iyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa Aleyhisselâm'ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı uluhiyetten kurtaracak.” (Said Nursi, Mektubat 441, Yirmidokuzuncu mektup, yedinci kısım) Günümüz Türkçesiyle ve özetle diyor ki; “Şu anda da, Hz. İsa’nın Hristiyanlığa dönüşerek bozulmamış gerçek dini esaslarını bilen ve böyle inanan ve bu Hristiyanlıktan uzak gerçek(!) İsevilik inancına(!) sahip olup İnanç esaslarını İslamın esasları ile birleştirmeye çalışan bir fedakar ve kendilerine “Müslüman İseviler” demeye layık topluluk var.(ki yukarıda anlattığımız gibi böyle bir şey yok) İşte insanlığı bütün dinlerden ve Allah inancından uzaklaştırmaya çalışan Deccal ordularına karşı bu Müslüman İseviler(!) insanlığı, Allah’ı inkar yanlışından kurtaracak, Hz. İsa ile beraber bu Müslüman İseviler Deccal ordularını yenecekler… Baştan sona uydurma ve tuzak bu sözler.. Bu şekilde yazdığı bilinen tek bir muteber din alimi daha yok bu Ümmette.. İsmini ve eserlerini bildiğimiz binlerce ehl-i sünnet alimlerinden biri bile böyle bir uydurma bilgi sunmamışlar Müslümanlara.. İsa peygamber Ümmed-i Muhammed’in başına geçecek, Müslümanlara önder olacak, Kuran ile hükmedecek, Peygamberimize ve İslama tabi olacak… Ve İsa a.s. tekrardan yeryüzüne gelene kadar onun gelmesini bekleyen ve kendilerine “Müslüman İseviler” ünvanı verilebilecek kimse yok.. İsa a.s.’ın getirdiği şekli ile İseviliğini koruyan kimse de yok… Olsaydı da onlar da İsa peygamberin gelmesini beklemeden derhal Ümmed-i Muhammed’e tabi olup, Müslüman olarak kurtulmak zorundaydılar… Buradan da anlıyoruz ki, bu günkü Dinler arası diyalog tuzağının temelleri ta o zaman Said Nursi eli ile atılmış.. Zaten Said Nursi’nin Üstadım dediği Mason Muhammed Abduh’ta benzer şeyler zırvalamış.. Ayetlere kafasınca bozuk manalar verip “Allah’a inanan herkes cennete gidecek, iyi davranışlı Hristiyanlar Cennete gidecek” demiş.. Halbu ki İmanın şartı 6 ve bunu çocuklar bile bilir. Bunlardan birine bile inanmayanın Müslüman sayılamayacağını da bilir.. Cennete giremeyeceğini de bilir.. Bu Masonik ekibin hedefi bütün İslam coğrafyasında Müslümanların iitikadlarını bozup, önce Hıristiyanlık ve Yahudiliği de Müslümanlara hak kabul ettirmek. Sonra İslam’ı batıl diğerlerini hak kabul ettirmek.. En sonunda da hedef, bütün dünya insanlarını Yahudilere hizmet eden köleler haline getirmektir… Üç âyet-i kerime meali: (Allah indinde hak din yalnız İslam'dır.) [Al-i İmran 19] (Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3] (İslam’dan başka din arayanın bulacağı din, asla kabul edilmez.) [Al-i İmran 85] İki hadis-i şerif meali şöyledir: (Allah’a yemin ederim ki, Meryem’in oğlu İsa, âdil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak [Hıristiyanlığı kaldıracak], domuzu öldürecek[domuz etini yasaklayacak], İslam’dan başka her şeyi yasak edecektir.)[Buhari] (İsa, inince İslamiyet’le hükmedecektir. O zaman Allahü teâlâ, Müslümanlardan başka herkesi helak edecektir.) [Ebu Davud] Mehmet Fahri Sertkaya Akademi
ÇİNLİLER İNSAN ETİ DE YİYORLAR! ÇİNLİLER SADECE KEDİ,KÖPEK,FARE,BÖCEK DEĞİL,İNSAN ETİ DE YİYORLAR! Bu pis yamyamları,canavarları şeytan çarpmış ve bırakıp gitmiş. Bu pis mahluklar kedi, köpek,böcek ve fareleri yiyip bitirmişler, insan yemeye başlamışlar artık. Resimde bu çağın yamyamlarından olan bir Çinli cenin yerken.
Konseri izleyen ünlüler arasında Avrupa Birliği Bakanı Ve Başmüzakereci Egemen Bağış da yer aldı. Eşi ve çocuklarıyla konseri izlemeye gelen Egemen Bağış, vatandaşlarla fotoğraf çektirdi. http://www.eurovizyon.co.uk/magazin/madonnaya-yuh-cektiler-h10123.html Madonna Konserinde Bakan Egemen Bağış, Cihat Gündoğdu, Gökalp Barlan ve Altuğ Et http://twicsy.com/i/mjPGRd http://twicsy.com/i/mjPGRd#1FIwo14pJH0ilTw3.99 Madonna konserini izleyen Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök. Konseri izleyen bir diğer isim Ayşe Arman. http://www.hamsihaber.com/magazin/madonna-konseri-istanbulu-salladi.htm Madonna'nın İslam karşıtı haçlı sahnesi Dünyaca ünlü pop yıldızı Madonna, 19 yılın ardından geldiği İstanbul'da, Türk Telekom Arena'da verdiği konserde sevenleriyle buluştu.Ancak konserin açılış şovu "Müslüman mahallesinde salyangoz sattı" yorumu yaptırdı. Türkiye'den önce Abu Dabi’de konser veren dünyaca ünlü solist, sahnedeki barkovizyona yansıttığı görüntü ile konuşulmuştu. Sahneyi Hristiyanlığın ve Kabala öğretisinin sembolleri ile donatan Madonna, ekrana ise peçeli bir kadının görüntüsünü yansıtmıştı. SAHNEYE HAÇ, TAÇ VE TÜFEKLE ÇIKTI Sahneye, hayranlarının coşkulu alkışları eşliğinde çıkan Madonna, şovları ve performansıyla göz doldurdu. Sahneye tepesinde haç bulunan bir yapının içinde başında taç ile yüzü örtülü ve elinde otomatik tüfek ile çıkan Madonna, ardından elindeki silahı atarak mikrofonu aldı... Konserin açılışındaki şovda, kiliselerde kullanılanlara benzeyen dev bir tüDenemetsü ve çan sesleri de dikkati çekti. Pop yıldızı ilk olarak ''Girl Gone Wild'' şarkısını seslendirdi. İSLAMI REDDEDEN STOP İslamı temsil eden ay yıldız ve Yahudilik sembolü Davut Yıldızı'nı STOP işaretiyle reddeden görüntüler konser sonrası çok tartışılmıştı. İstanbul'dan Madonna geçti! Konsere gecikmeli başlayan popun kraliçesi, çanlar ve haçlar eşliğinde sahneye çıktı. http://www.haberler.com/madonna-caniyla-haciyla-sahneye-cikti-3691570-haberi/ Arena'da Göğsünü, Roma'da Poposunu Açtı Madonna İstanbul'da verdiği konserde göğsünü açarak krize sebep oldu derken, Roma'daki konserinde poposunu açtı. Popun kraliçesi Madonna, 7 Haziran Perşembe akşamı İstanbul Türk Telekom Arena'da verdiği konserde. İSTANBUL'DA GÖĞSÜNÜ AÇTI Vermiş olduğu konserle sadece Türk basınında değil dünya basınında da adından söz ettirmeyi başaran 53 yaşındaki yıldız, "Human Nature" şarkısını söylerken yavaş yavaş elbiselerini çıkarmış, bir ara da sağ göğsünü açmıştı. ROMA'DA DA POPOSUNU AÇTI Madonna yaptığı bu hareketle hafızalardaki yerini korurken benzer bir hareketi de Roma konserinde yaptı. Geçtiğimiz hafta İstanbul'daki konserinde göğsünü açan Madonna, bu kez de poposunu açtı. http://www.haberler.com/arena-da-gogsunu-roma-da-poposunu-acti-3705478-haberi/
AKP'Lİ EGEMEN BAĞIŞ EŞİ VE ÇOCUKLARIYLA BİRLİKTE,KUR'AN AYETLERİNİ ÇİĞNEYEN MADONNA'NIN KONSERİNDE. Bizim derdimiz bu konuda siyaset değil? Dindir. Yapılan dinimize göre doğrumudur? Açıkça Madonna konserinde İslama hayır,tesettürlü bayanlara hayır mesajı verecek. Şeytana tapan mahlukat Kuran ayetlerini çiğneyecek.Şeytanın propagandası olan ilimunati propagandası yapacak. Bakanda eşini ve çocuklarını alıp konsere gidecek? O zaman adama sormazlarmı? Siz müslümanmısınız? Yoksa Gayri Müslümmü?
TİRAN'DA HOMO-İBNE TOPLANTISINA BAKIN KİMLER KATILDI? TİRAN'DA LGBT SEMİNERİNE KATILANLAR Arnavutluk’un başkenti Tiran’daki ‘Temel Haklar, Ayrımcılık Yasağı ve LGBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, interseksüel) Dâhil Olmak Üzere Hassas Grupların Korunması’ adlı konferansa partilerden temsilcilerin de davet edilmişti. Arnavutluk'un başkenti Tiran’da 21 Kasım 2014 tarihinde yapılmış olan LGBTİ seminerine Meclisten kimler destek vermiş? AKP'li Nursuna Memecan,CHP'li Binnaz Toprak. Seminere katılan isimlerden CHP’li Binnaz Toprak’ın, “Biz buraya dört kişi gelecektik. Ama gelmeden önce aşırı dinci gazete(Milli Gazete), ‘Bunlar sapıkları koruyorlar, TBMM’de AB’nin sapıkları koruma projesine alet oluyor’ diye yayın yaptı, üç kişi korkup kaçtı” ‘CHP ile AKP Tiran’da ‘Sapkınlık Seminerinde’ buluştu’ Önceki yayınlarıyla Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi üç vekili Tiran yolundan döndüren Milli Gazete, sadece Binnaz Toprak’ın katılması beklenen seminerde AKP’li Nursuna Memecan’ın da yer aldığını görünce, ‘Mesele AB’nin talepleri olunca el ele kol kola… CHP ile AKP Tiran’da ‘Sapkınlık Seminerinde’ buluştu” diye yazdı. ‘Tek kelime de mi etmeyeceksiniz bu ‘LGBTI’ rezilliği için?’ Haberinde ‘bizim mahallenin sakinleri’ diyerek Nihat Hatipoğlu ve Hayrettin Karaman gibi ilahiyatçıların yanı sıra, tarikat ve cemaatlere de seslenen Milli Gazete, “Akşam sabah ekranlarda fon müzikleriyle asrı saadeti anlatan hocalar! Döngeloğulları, Hatipoğulları, Nursaçanları… Karataşları.. Hayrettin Karamanları.. Daha ne kadar sabredeceksiniz, daha ne kadar suskun kalacaksınız.. Tek kelime de mi etmeyeceksiniz bu ‘LGBTI’ rezilliği için?” sorusunu yöneltti. Davetimiz Ahlaka Milli Gazete, AB’nin ‘ahlaksız davet‘ine karşı, ‘bizim mahallenin sakinleri’ni susmamaya çağırdığı ‘ahlak daveti’nde şunları söyledi: “Biz Milli Gazete olarak; AB’yi AB yapan değerlerin, sapkınlık, a-normalliklerinin değil; bu necip milleti millet yapan İslami değerlerin peşindeyiz ve savunucusuyuz. Yaptığımız ne muhalefettir ne nefret. Davetimiz ahlaka. Asımın nesline, yarına!” Diyanet de ‘uzak durmak gerekir’ demiş Gazete ayrıca Diyanet Alo Fetva Hattı’na ‘Bu toplantıya katılmak doğru mudur?’ diye sorduklarını ve “Böyle bir toplantıya pozitif anlamda destek verenler vebal altındadır. Bundan uzak durmak gerekir ve bunun kötülüğünü de STK’lar aracılığıyla yaymak lazım” yanıtını aldıklarını yazdı. http://www.milligazete.com.tr/haber/Ahlaksiz_Davet/341691#.VYk4b_ntmko http://www.diken.com.tr/lgbti-seminerine-kafayi-takan-milli-gazeteden-ahlaka-davet-var/
AKP'nin oyları hangi partilere gitti? HDP'ye %5,73 MHP'ye %3,32 oy gitti. HDP oylarını hangi partilerden aldı? HDP,AKP'den %5,73 aldı. CHP'den %0,79 aldı. Diğer küçük partilerdende %0,15 aldı.
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz:"Türkiye kendi savaş uçağını üretecek" Cumhuriyetin 100. yılına özel "2023 hedefleri" için ekonomik hamlelere bir yenisi daha eklendi. Türkiye, kendi savaş uçağını üretmek için düğmeye bastı. Savunma sanayi alanında önemli projelerin hayata geçirildiği Türkiye'de, 2023 hedefleri kapsamında silahlı kuvvetlerin temel ihtiyaçlarının tamamının ülke sınırları içinde üretilmesi hedefleniyor. Bu kapsamda, kendi milli tankını, gemisini, helikopterini, eğitim uçağını, füzesini ve piyade tüfeği gibi temel silahları üretmeyi başaran Türkiye'de yeni hedef savaş uçağı. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, savunma sanayi yatırımlarına büyük önem verdiklerini belirterek, bu sayede Türk ordusunun daha fazla güçlendiğini söyledi. Yüzde 55'i yerli Türk ordusunun, şu anda dünyanın en büyük 10 ordusu arasında yer aldığına dikkat çeken Yılmaz, "Şimdi silahlı kuvvetlerimizin ihtiyacının yüzde 55'ini karşılıyoruz. 2023'e geldiğimizde silahlı kuvvetlerimizin temel ihtiyaçlarının tamamını karşılayabilmeyi hedefliyoruz. Bu doğrultuda projelerimiz ve çalışmalarımız devam ediyor" diye konuştu. Karada, denizde ve havada kendi araçlarını kullanan bir ordu hedeflediklerini, bu kapsamda da savaş uçağına ihtiyaç duyulduğunu bildirerek, şunları kaydetti: "Kendi gemimizi yapıyoruz, kara araçlarımızın hepsini yapıyoruz. Tank da buna dahildir. Milli helikopterimizi ve eğitimi uçağımızı da yapıyoruz. Savaş uçağını da yaptığımız zaman silahlı kuvvetlerimizin savunma silahlarını Türkiye'de üretmiş olacağız." http://www.bursadabugun.com/haber/turkiye-kendi-savas-ucagini-uretecek-494001.html AÇIKLAMALI YORUM: Daha kendi otomobilini %100 üretemeyen bir ülkede,yöneticiler,nasıl olurda kendi helikopterimizi,tankımızı ürettiğini iddia ederler? Üstüne üstlük savaş uçağı üreteceklerinide iddia ederler. Gerçi,Devrim,Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil. 1961 yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in talimatıyla, Eskişehir Demiryolu Fabrikasında (TÜLOMSAŞ), 129 günde 4 adet otomobil,3 farklı tipte 10 adet motor üretilmişti.Seri üretime geçilemedi.Bundan sonrada %100 yerli otomobil üretilemedi. 1961 yılında 4 adet üretilen DEVRİM Otomobillerinden sadece birisi günümüze ulaşmıştır. Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayi A.Ş. TÜLOMSAŞ/Eskişehir bahçesinde, özel olarak yapılan camlı garajda muhafaza edilen DEVRİM Otomobili halen çalışır durumdadır. Ülkemizde KOÇ’un TOFAŞ fabrikalarında üretilen,Türk ismi verilen,Doğan,Şahin,Kartal,Serçe vs.motorları yurt dışından İtalya FIAT Motor fabrikalarından gelmiştir. Halen KOÇ firması ülkemizde fabrikalarında ürettiği diğer marka otomobillerin motorlarını İtalya FIAT Motor fabrikalarından getirtmekte,burada montajı yapılmaktadır. Ayrıca FORD marka otomobillerin motorlarıda Almanya’dan gelmekte. Fransız Renault firmasıda,ülkemizde ürettiği otomobillerin motorlarıda Fransa’dan gelmektedir.Burda montajı yapılmaktadır. Yani Türkiye’de %100 yerli otomobil üretilmiyor.Bilindiği gibi motor otomobillerin,diğer araçların kalbidir.Motor üretilmedikten sonra diğer parçalar ülkemizde üretilse bile ne önemi var? Otomobillerin en önemli parçası olan motor yurt dışından gelmekteyken,nasıl oluyorda,AKP reklamlarında,bırakın normal otomobilleri,kendi elektrikli otomobillerimizi üretiyoruz diye yalan reklam yapıyorlar? Altay tankı ise en iyi ihtimalle 2017 de seri üretilmeye başlanacağı söyleniyorTürkiye herhangi bir uçak üretmediği gibi,tankda üretmiyor. Türkiye'de herhangi bir uçak üretimi için bir yapılanma yok. Seçim nedeniyle bir Alman firmasıyla ön protokol yapıldı. O da milli değil tamamen yabancı bir uçak.Seçimden sonra askıya alınacak.Bir dahaki seçimlere kadar ses çıkmayacak. Altay tankı Koç’un Otokar firması tarafından,motoru Kore’den alınan ve önemli parçaları yurt dışından temin edilen bir tank.Toplam 3 adet numune üretildi. 2 si gösterme amaçlı aktif değil.Biri komple çalışıyor.Üretime en erken 2017de başlanması planlanıyor.2-3 sene uzaması muhtemel. Atak helikopteri tasarımı %100 italyan. Motoru Amerikan .1995 senesinde %100 Türk üretimi olması için anlaşma yapıldı.Ama AKP iktidarında motor tasarım herşeyi yabancı.Sadece ismi Türk bi ucube çıktı ortaya. AK PARTİNİN KENDİ SİTESİNE BAKARSANIZ GÖRÜRSÜNÜZ. SERİ MİLLİ TANK ÜRETİMİNE BAŞLANMAMIŞ. Milli tank üretimi başlıyor. Türk Savunma Sanayiinin en büyük hedeflerinden biri olan ilk Türk muharebe tankı ‘Altay’ın tasarımını tamamladık. ‘Altay’ tanklarının seri üretimi 2017 yılında başlayacak. https://www.akparti.org.tr/site/hedef/2131/milli-tank-uretimi-basliyor F16 larıda biz üretmiyoruz. Motorları yurt dışından gelmekte.Burda monte yani montajını yapıyoruz.Kısaca parçaları motorları sandıklarda geliyor,biz vidalıyoruz. Yazılım güncelleştirmelerini İSRAİL yapıyor. Ayrıca F16 yı komple bize hediye etseler biz üretsek ne olacak? 40 senelik eski teknoloji. Türkiye’deki yolcu uçakları ise hangarlarda,uçakların yurt dışından gelen parçalarla bakımı,tamiri yapılmaktadır,üretimi yoktur. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda,Türk Hava Kuvvetleri yalnızca 3 bölükten ibaretti. Bölükler İzmir, Afyon ve Bandırma’da idi. Bir Deniz Hava Bölüğü de İzmir’de bulunuyordu. Havacılık alanında yaşanan gelişmelerin oldukça gerisinde kalmıştık. 1. Dünya Savaşı sırasında tüm dünyada 165.000 (yüz altmış beş bin) uçak üretilirken, Osmanlı Devleti’nin envanterine topu topu 300, Alman Paşa Bölükleri de dahil edilirse 450 uçak girmişti. 16 Şubat 1925 tarihinde kurulan “Türk Tayyare Cemiyeti” oldu. Başlıca gelir kaynakları Tayyare Piyangosu (bugünkü Milli Piyango), zekat, fitre ve kurban derileri, çeşitli imtiyazlar ve Türk halkının yaptığı bağışlar olan Türk Tayyare Cemiyeti yalnızca üç ay içinde yurt genelinde 100 şube açtı. Yapılan bağışlarla orduya kazandırılan uçak sayısı 1936’da 300’ü geçecekti. 1925 yılının Mart ayında Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi olarak atanan Kemaleddin Sami Bey,Ankara hükümetinin bir uçak fabrikası kurma arzusunda olduğunu bildiğinden Alman firmalarında incelemelerde bulunuyordu. Alman Junkers ile yapılan görüşmeler kısa sürede olumlu sonuçlanmış, 15 Ağustos 1925 tarihinde Türk hükümeti ve Junkers temsilcileri arasında Türkiye’de kurulacak fabrikanın sözleşmesi imzalanmıştı. Sözleşme uyarınca Junkers ve Türk Hava Kurumu’nun ortağı olduğu şirketin adı TOMTAŞ (Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi) olarak belirlendi.Şirketin 125.000 TL’lik ilk sermayesi de Türk Hava Kurumu tarafından karşılandı. Fabrikanın yılda 250 uçak üretmesi hedefleniyordu. İnşa çalışmalarının ilk aşaması söz verilen tarihte bitirildi. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey ve Milli Savunma Bakanı Recep Peker’in de katıldığı resmi törenle TOMTAŞ 6 Ekim 1926’da açıldı.Toplam 6 hangardan oluşan ve 500 Kw’lık bir güç santrali kurulan fabrikanın ilk aşamasında 50 Türk ve 120 Alman işçi çalışıyordu. Fabrikada çalışacak Türk personel daha önce gruplar halinde Almanya’ya gönderilerek gerekli eğitimi almışlardı. Sonuçta Junkers,3 Mayıs 1928’de 520.000 Lira karşılığında tüm haklarından vazgeçerek hisselerini Türk Hava Kurumu’na devreder ve ortaklıktan ayrılır.Fabrika 1929 yılı boyunca kapalı kalmasına karşın bakım ve onarım işlerini sürdürür.1931 yılında tamamen Milli Savunma Bakanlığı’na devredilen fabrika, Kayseri Tayyare Fabrikası adıyla yeniden açılır. Ertesi yıl uçak üretimi için ilk anlaşmasını Amerikan The Curtiss Aeroplane and Motor Company Inc. ile yapan Kayseri Tayyare Fabrikası kapanana kadar çeşitli Amerikan, Alman, İngiliz ve Polonya uçakları üretir.Fabrikanın ürettiği son uçaklar ise İngilizlerden alınan lisans altında üretilen Miles Magister tipi eğitim uçakları olur. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından başlayan Amerikan Marshall yardımları kapsamında Türkiye’ye bol miktarda ABD uçağı girmesi ile birlikte Türkiye üretmek yerine satın almayı benimseyince fabrikada artık üretim yapılmaz. Hazıra alıştırılan Türkiye’nin uçak üretimi konusunda kazandığı deneyimler de bir çırpıda heba edilir. Kayseri Tayyare Fabrikası’nın tesisleri, uçak bakım ve onarımı amacıyla 1950’de Kayseri Hava İkmal ve Bakım Merkezi olur. Oysa Türkiye’den hemen önce Sovyetler Birliği’nde Junkers tarafından kurulan fabrika heba edilmemiş, Ruslar bu fabrikayı daha da geliştirerek Sovyet hava sanayinin temelini atmışlardır. Kubishev’de kurulan bu fabrika, Mig ve Tupolev gibi havacılık tarihinin efsanelerin doğum yeri olacak, Junkers mühendislerinin geliştirdiği jet motorları Sovyet/Rus teknolojisinin temelini oluşturacaktı. Türkiye’nin Amerikan yardımlarına alıştırılıp üretimden vazgeçmesi,TOMTAŞ’ın yaşatılamaması büyük bir kayıp ve başarısızlıktır. http://www.frmtr.com/tarih/5426652-tomtas-turkiye-nin-ilk-ucak-fabrikasinin-oykusu.html Günümüzde önemli olan,Erbakan Hoca’nın dediği gibi,hafif sanayi değil,ağır sanayi.Yani motor ve makine fabrikalarının açılması.Kendi motorumuzu ve makinemizi üretip hem iç piyasaya hemde dış piyasaya satmak. Nitekim Erbakan Hoca pancar motor fabrikasını açmış. 1996 yılında Uçak ve otomobil lastiği üreten PETLAS fabrikasını ve KOMBASSAN KANUNİ marka motorsiklet üreten fabrikasını açmıştır. Haberleşme Uydularını biz üretiyoruz iddiasına gelince. TÜRKSAT Uydularını Japonlarla birlikte yapıyoruz. TÜRKSAT 3A, Fransız Guyanası'ndan fırlatıldı. Türksat 4A Uydumuz Kazakistanda bulunan Baykonur Uzay Üssünden fırlatılmıştır. . Türksat-4A ve Türksat-4B haberleşme uydularının üreticisi Mitsubishi Electric Corporation (MELCO) firmasıdır. TÜRKSAT-4A ve TÜRKSAT-4B projesinin uydu üretim teknolojisi transfer programına katılan Türksat mühendisleri,Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TAİ) tesislerinde TÜRKSAT A.Ş.'nin de katılımıyla kurulum çalışması hâlen devam etmekte olan Uydu Montaj, Entegrasyon ve Test (UMET) tesislerinde başta TÜRKSAT-5A (Peykom-1) olmak üzere Türkiye'nin kendi haberleşme ve gözlem uydularını üreteceklerdir. http://www.uyduca.net/2014/01/turksat-uydulari.html Türkiye’de G-3piyade tüfekleri MKE’de üretilmekte. Günümüzde G3 tüfekleri bir sürü varyasyonlarıyla birçok ülkede hizmettedir. Türkiye de G3 kullanan ülkeler arasındadır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu(MKE), G3A7 adlı tüfeğin lisansını alarak üretmektedir ve TSK tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tüfekler 1960 yılından beri seri üretilmekte. Üretici firmalar: Heckler & Koch, Rheinmetall,SEDENA,Defense Industries Organization, FBP, Hellenic Arms Industry, Kongsberg Våpenfabrikk, MAS, Military Industry Corporation, MKEK, Pakistan Ordnance Factories, Royal Ordnance Gemi inşaa,bakım onarımına gelince; İstinye Tersanesi, Yüz yıla yakın bir süreyle, Marmara Denizi ile Karadeniz arasında İstanbul boğazının en stratejik noktalarından biri olan İstinye Koyu'nda kurulmuş tershane. Hem tamir servis hem de gemi inşaatları düzeyinde uzun yıllar boyunca büyük hizmetler vermiştir. Gölcük Tersanesi (Diğer adı: Gölcük Donanma Tersanesi), Marmara Denizi'nin Doğu kıyısında Gölcük Deniz Üssü içindeTürk Deniz Kuvvetleri'ne ait gemilerin de bulunduğu tersane. 1926 yılında kurulan tersane askeri gemilerin bakımı için hizmet vermekte olup 3221 aktif personel olmak üzere toplam 121.466 m²'lik (1.307.450 m²) alan üzerinde bulunmaktadır. I.Dünya Savaşı'nda Türk Deniz Kuvvetleri'ne ile Alman Deniz Kuvvetleri'ne ait gemilerin bakım ve onarımının sağlanması için kurulan tersane, Türk boğazları üzerindeki Lozan Antlaşmasıhükümleri çerçevesince tesis üzerinde askeri üs kullanımı kaldırılmıştır. Tersane bugün denizaltı gibi gemiler dahil gemi inşa kapasitesine sahip olmakta olup, İstanbul'da bulunan Tuzla Tersanesi'nden sonra Türkiye'nin ikinci en büyük gemi inşa tesisidir. Yani gemi inşası üretimi yeni değil.100 yıllık geçmişi var.