29 Kasım 2014 Cumartesi

LALE DEVRİNDEMİYİZ?



LALE DEVRİNDEMİYİZ?


Osmanlınında hataları ve yanlışları vardı.


Osmanlının gerileme dönemine rastlayan lale devrinde,şaşalı saraylar,köşkler yapılıyordu. Lale bahçeleri yapılıyordu.Fuzuli harcamalar yapılıyor,israf had safhadaydı.


Şimdiki zamanı,Lale Devrine benzetiyorum.



Saray'a servet değerinde mobilya 


Bin odalı sarayla ilgili kaçak tartışmaları sürerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullanacağı alanlar ve makam odası için mobilyaların, dünyanın bir numarası olarak kabul edilen İtalyan firması Giorgietti ile Fransız Daisy Simon’dan alındığı belirtildi. 


Yurtdışından gelen mobilya lar arasında yer alan koltukların tanesinin, 25 bin euro yani 75 bin lira olduğu ifade ediliyor. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen tamamlanan “Ak Saray ”ın iç döşemesi için servet harcandığı belirtiliyor.


KOLTUĞUN TANESİ 25 BİN EURO


Atatürk Orman çiftliği arazisinde Cumhurbaşkanlığı Sarayı olarak inşa edilen bin odalı “Kaçak Saray”ın mobilyaları için Fransız ve İtalyan markaları tercih edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kullanacağı alanlar ve makam odası için mobilyaların dünyanın bir numarası olarak kabul edilen İtalyan firması Giorgietti ile Fransız mobilya markası Daisy Simon’dan alınan mobilyalarla döşendiği öne sürüldü. Yurtdışından (İtalya ve Fransa) getirtilen koltuğun tanesinin 25 bin euro (yaklaşık 75 bin lira) olduğu ifade ediliyor.


MOBİLYA, AĞAÇ VE MERMER İÇİN 70 MİLYON DOLAR


Taraf Gazetesi'nin haberine göre kaçak Saray’ın diğer odaları için, özellikle ofis mobilyaları konusunda iki Türk firmasının tercih edildiği belirtildi. Saray’ın diğer mobilyalarının Nurus ve Collection markalarından alındığı iddia edildi. Ak Saray’ın mobilyaları, ağaçları ve mermerleri için harcanan paranın ise 70 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullanacağı Ak Saray’ın mermerleri için tercih edilen markanın ise Guatemala Indian Green olduğu ileri sürüldü.

20 Kasım 2014 Perşembe

"PARAM OLSA BU AYAKKABILARLA GEZERMİYİM?"



"PARAM OLSA BU AYAKKABILARLA GEZERMİYİM?"


Ermenek'teki maden ocağında hayatını kaybeden oğlunun cenaze töreninde giydiği yırtık ayakkabılarıyla Türkiye'yi ağlatan baba Recep Gökçe, bir babanın çaresizliğini gözler önüne seriyor.


Haberi okumak için tıklayınız:  http://u.aa.com.tr/423551

Erdoğan-Obama Kadeh Tokuşturdu



Erdoğan-Obama Kadeh Tokuşturdu.


Başbakan Erdoğan, diğer liderlerle birlikte BM Genel Sekreteri'nin verdiği yemeğe katıldı.


Amerika Birleşik Devletleri'nde Princeton Üniversitesi'nde konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Ermenistan'la başlatılan diyalog süreci ve 'demokratik açılım'la ilgili önemli mesajlar verdi.


http://www.gazeteturka.com/erdogan-obama-kadeh-tokusturdu-62733h.htm


Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Mescid-i Aksa'ya Saldırı Türkiye'ye Yapılmış Bir Saldırıdır'



Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Mescid-i Aksa'ya Saldırı Türkiye'ye Yapılmış Bir Saldırıdır'


Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yaptığı barbarca saldırı Türkiye'ye yapılmış bir saldırıdır. Çünkü Mescid-i Aksa hepimizin mescididir" dedi.



http://onedio.com/haber/cumhurbaskani-erdogan-mescid-i-aksa-ya-saldiri-turkiye-ye-yapilmis-bir-saldiridir--405890



NE KADAR GÜZEL....




BİRİNİN KUR'AN OKUMASI



17 Kasım 2014 Pazartesi

YEZİDİLER(EZİDİLER) KİMDİR?









YEZİDİLER(EZİDİLER) KİMDİR?


(YEZİDİLER MELEK TAUS(TAVUS) ADINI VERDİKLERİ ŞEYTANA İBADET ETMEKTELER)


Yezîd’îyye mezhebiyle karıştırılmamalıdır.


Yezidiler ya da Ezidiler, (Arapça: يَزِيدِيَّةٌ , Farsça: یَزِیدِیَانْ , Kürtçe: یَزِیدِیَانْ veya Êzidîtî), çoğunlukla Kürtçe konuşan etnik-dinî bir topluluğa ve bu topluluğun Zerdüştlük ve eski Mezopotamya dinlerinden uzanan dinî inançlarına verilen ad. Ezidiler, temel olarak târihte Asurluların bir parçası olan Irak'ın Ninova bölgesinde yaşamaktadırlar. Ermenistan, Gürcistan, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerde yaşayan Ezidi toplulukları gittikçe azalma ve Avrupa'ya, daha çok da Almanya'ya göç etme eğilimindedirler.


Yezidilik dîni


Yezidiliğin önceki ilahî dinlerde anlatılan Düşmüş Melek'in yaratıcının buyruğuna rağmen insan karşısında eğilmeyip saygı göstermemesi, onun aslında ne kadar asil olduğunun tüm Evren'e ispâtıdır ve yaratıcı tarafından sınanmıştır. İşte bu sınavı başarı ile verip tüm insanlığın ve dünya işlerinin başına geçme hakkını kazanmış diye düşünülür.


Ancak burada Düşmüş Melek'in sahip olduğu özellikler, diğer dinlerden farklıdır. Ezidilikte tanrı, Dünya'nın sadece yaratıcısıdır, sürdürücüsü değildir. Tanrısal iradenin vücut bulması için Düşmüş Melek, bir nevi aracılık rolü üstlenmiştir. Düşmüş Melek,Melek Tavus olarak adlandırılır ve bir tavus kuşu ile simgelenir. Gururlu bir melek olduğundan tanrıya isyan etmiş, ceza olarak 40.000 sene orada yanmış, sonunda döktüğü göz yaşları bu ateşi söndürmüştür. Artık tanrıyla barışıktır. Düşmüş Melek, yemek pişiren ve yangın çıkaran ateş gibi, Dünya gibi hem iyi, hem de kötüdür.


Ezidiler için Melek Taus,en güçlü melek ve aynı zamanda affedilmiş Şeytan'dır. Bu ismi(Şeytan) ağzına almak,mukaddes olduğundan yasaktır.


Tanrı, özünde iyilikle dolu olduğundan ibadet edip onun gönlünü kazanmak gerekmez. Aksine ibadetin ona değil, içi kötülüklerle dolu olana, Tavus'a yapılması ile kötülüğün en büyük kaynağından korunulur. Bu anlamda iyilik ve kötülüğün kaynağı aslında Melek Tavus'tur. Âhiret inancı gibi sonradan hesap verilecek bir yerin varlığı söz konusu değildir. İnsanın inanışına ve yaşayışına göre Dünya Cennet'e de, Cehennem'e de dönüşebilir. Melek Tavus, bütün bu işlerin denetleyicisi ve tanrının bu Dünya'daki gölgesidir.


Ayrıca Ezidilikteki Melek Tavus inancı, eski Zerdüştlük ve Mitraizm'den etkilenmiştir. Günümüzde Ezidiler oldukça kapalı ve geleneklerine bağlı olarak kültürlerini devam ettirmektedirler. Kuşlara ve yılanlara olan hürmetin 6000 sene öncesine dayanan kuşa tapan inançlardan gelmiş olması muhtemeldir.


Yezidiler, yol göstericileri olarak kabul ettikleri "Yezid bin Ezidiyan" ile Emevi sultanı "Yezid bin Muaviye" arasında isim benzerliği dışında başka bir ortak nokta olmadığını dile getiriyor.


Irak'taki Kürtler arasında "Ezidi" olarak adlandırılan toplum için Türkçe, Arapça ve İngilizce'de, "Yezidi" ifadesi kullanılıyor. Terminolojik olarak "Ezidi'nin kelime anlamı, "Azda/Allah'ın yarattığı kişilik" demek. Kürtçe'de, Allah'ın diğer bir ismi ise "Yezdan"dır. Bazı tarihçilere göre "Yezidi" kelimesi, Zerdüştlükteki "Yezata" kelimesinden geliyor.


Yezidilere göre yaradılış.


Başlangıçta Tanrı Azda, kendi ateşinden Melek Tavus'u yaratır ve ona Evren'i ve insanı yaratma görevini verir. Bununla birlikte yaradılış işinde Tavus'a yardımcı olacak altı melek daha yaratır. Bunun üzerine Melek Tavus, Azda'nın verdiği buyruk doğrultusunda ve yine Azda'dan aldığı bir toz ile Erkek ile Kadın'ı ve Evren'i, ayriyeten ayak işlerini görmesi için dört cin yaratır.


Daha sonra Melek Tavus, yarattığı bu iki insanı takdim etmek üzere Azda'nın yanına gider ve Azda, Melek Tavus'a "Bundan sonra bu iki insana tâbî olacaksın" der. Bunun üzerine Melek Tavus, "Bu iki insanı yaratan, yoktan vareden benim. Niçin onlara tâbî olayım? Ben sadece beni yaratan sana tâbî olur, sana ibadet ederim" der.


Bu ilk iki insandan toplam 80 çocuk Dünya'ya gelir. Daha sonra bu ilk iki insan, ideal insan konusunda anlaşmazlığa düşerek kavgaya tutuşurlar ve sınavdan geçirilmelerine karar verilir. Her ikisi de ruhlarını, düşüncelerini bir küpe doldururlar ve ağzını kapatırlar. 40 gün sonra Erkek olanın küpünden Şahid bin Car adında güzel bir genç çıkar. Kadınınkinden ise akrepler, çıyanlar,sürüngenler.


Adam, Şahid bin Car'ı o kadar sever ki diğer 80 çocuğuyla artık ilgilenmez olur. Bu da kadın ve 80 çocuğu arasında kıskançlık ve nefrete neden olur. Karar verirler, Şahid bin Car öldürülecektir. Kadın, bir parola belirler ve suikastın yapılacağını bu parolayla bildireceğini söyler. Ancak her şeyi bilen ve duyan Melek Tavus'u hesaba katmamıştır. Melek Tavus, yarattığı dört cine emir verir ve cinler gece olunca bu 80 çocuğun ağızlarına üflerler. Uyandıklarında 80'i de farklı dil konuşmaktadırlar. Bu sebeple annelerinin söylediği parolayı da anlayamazlar. Şahid bin Car, böylelikle Melek Tavus'un sayesinde kurtulur.


Daha sonra Şahid bin Car'a dişi bir melek gönderilir ve bundan olan çocuklar, Yezidilerin atalarını oluşturur. Diğer 80 çocuktan Dünya'ya gelenlerse diğer insanları oluştururlar.


YARI MELEK, YARI TANRI MELEK-İ TAVUS


Yezidilik inancına göre; Tanrı Azda tarafından yaratılan ve kendisine evreni ve insanları yaratma görevi verilen yarı melek yarı tanrı olan Melek-i Tavus(İblis-Şeytan), insanları yarattıktan sonra kendi yarattığı insanlar önünde eğilmemiş ancak bu Tanrı Azda tarafından farklı yorumlanarak kibirli olduğu sanılmıştı.


Yezidilikte, Yahudi, Hristiyanlık ve İslam'da yoldan çıktığı ve kötülüğün simgesi olduğuna inanılan İblisin,yani şeytanın,kutsal ve iyi bir melek olduğuna inanılıyor. 


Yezidiler, "Tanrı tarafından seçilmiş" bir halk olduklarına inanıyor ve birçoğu Şeyh Adi'nin vahiy aldığını kabul ediyor. Melek Tavus'u ise "şeytan" olarak değil, Azda'nın (Allah'ın) doğruyu yanlışı göstermek için gönderdiği bir elçi olarak görüyorlar. Bu yüzden "şeytan" adını hiç kullanmıyorlar. Kendilerinin, "şeytana tapanlar" olarak anılmasını da reddediyorlar. Onlar için Melek Tavus, (ateşten olma şeytan) yedi meleğin en yücesi.


Yezidiliğin bir "sır" dini olması ve Yezidiliği yaymanın yasak oluşu nedeniyle inanış hakkında insanlar çok fazla bilgiye sahip değil. Misyonerliğe kapalı olan Yezidilikte, cemaat dışındaki kişilere dini bilgi verilmiyor.


Bazı tarihçiler, Yezidilerin, İslam dinini yeterince bilmemesi nedeniyle eski inançları Zerdüştlük ve bölgede mevcut olan Hristiyanlık dininden etkilenerek karma ve eklektik bir din ortaya çıkardıklarını savunuyor.


Bazı tarihi ve dini kaynaklara göre Yezidilik, ateş, güneş ve suyun kutsal sayıldığı bir inanç şekli. Bu inançta sonradan Yezidi olunmuyor. Bir Yezidi'nin başka bir dine geçmesi ise en büyük günah olarak kabul ediliyor. Dini ritüeller sözlü bir şekilde nesilden nesile aktarılıyor. Yezidilikte sözlü edebiyat, Kürtçe'nin Kurmanci lehçesinde kendini koruyor.


Yezidiler, sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde üç defa dualar okuyor. Bunun dışında her yıl nisan ayının ikinci haftasında başlayan "Kırmızı Çarşamba" bayramından önce üç günlük oruç tutuluyor. Oruçluyken Müslümanlar gibi bir şey yemiyorlar. Diğer dinler gibi ibadethaneleri olmayan Yezidiler, sadece ruhani din adamlarının türbesini ziyaret ediyor. Türbelerde çıra yakılıp, dualar ediliyor.


KURUCUSU BİLİNMİYOR


Kurucusu bilinmeyen Yezidiliğin, kökeninin Lübnanlı Şeyh Adi bin Musafir'e dayandığı rivayet ediliyor. Emevi hanedanı soyundan olduğu belirtilen Şeyh Adi, Bağdat'ta meşhur İslam alimi İmam Gazali'den ders almış bir sufi olarak biliniyor. Daha sonra Irak'taki Sincar (Şengal) bölgesine yerleşen Şeyh Adi'nin, Laleş Vadisi'nde 1162'de öldüğü ifade ediliyor.


Bu dinde inananların çoğunluğu Kürtçe konuşmakta olup ağırlıklı olarak Irak'ın Musul kentinde yaşamaktadırlar. Bununla birlikte, anadili Arapça olan Yezidiler de vardır[18] Bâzı araştırmacılara göre yezidiler, Kürtler tarafından asimile edilmiş Asurilerdir[19] Tarih öncesi dönemlerden beri Asurlularda kuş şeklinde simgeleştirdikleri ve kutsal kabul ettikleri bir Şeytan'a tapmaktadırlar.


Yezidilikteki inançlar


Yezidiler kendilerine "Azday Halkı" adını verirler. İnançları arasında şu esaslar vardır:
• Dünya sonsuzdur, Dünya'yı yaratan tanrı onu asla yıkmaz.
• Tabiatın korunması ve tabiata saygı esastır.
• Günde üç defa Güneş'e dönerek ibadet edilir.
• Çarşamba gününü, Melek Tavus ve ilk iki insanın yaratıldığı gün olup Şahid bin Car'ın meydana geldiği gün olduğundan dinlenme günüdür.
• Ancak Şahid bin Car'ın soyundan gelenler Yezidilerdir. Sonradan yezidi olmak mümkün değildir.
• Şeytan'ın adını telaffuz etmek, onun adını hatırlatan Kitan, mel'un, na'l, Şar, Şat gibi kelimeleri anmak, bu isim mukaddes olduğundan haramdır.
• Mukaddes ağaçlara tapılır.
• Kadınların saçlarını kesmesine müsade yoktur.
• Nisan ayında evlenilmez.
• Bal kabağı, ceylan eti ve marul yenmez.
• Çok mukaddes bir renk olduğundan lacivert renkli elbiseler giyilmez.
• Şeyhler, pîrler ve müritlerden oluşan üç kastlı hierarşileri olup ancak kast dahilinde evlenilebilir.
• Şeyhlere para verilir.
• Üst kasta mensup olanlar, çok eşli evlenebilir.
• Başka din mensubuyla evlenen "afaroz" edilir, hattâ öldürülür.
• Heft Sirr adı verilen "Yedi Sır" Şeyh Şems ed-Dîn, Şeyh Fahr ed-Dîn, Şeyh Sacâdîn, Şeyh Nâsir ed-Dîn, Şeyh Hesen, Şeyh Adî ve Melek Taus'tan ibarettir.
• Reenkarnasyon vardır.
• Mitraizm'de olduğu gibi boğa kurban edilir.
• Vaftiz yapılır.


Ezidilerin kutsal kitapları


Yezidiliğin "Mushaf-ı Reş" ve "Kitab-ı Cilve" adlı 2 kutsal kitabı bulunuyor. Bu kitaplarda tek tanrı inancı vurgulanmakla birlikte peygamberlik inancı bulunmuyor. Yezidilikte ilahi dinlerde olduğu gibi peygamberlik sistemi yok. İnanca göre Tanrı, insanlara elçi göndermeksizin doğrudan bilgi verebilir ve isterse onları doğru yola sevk edebilir.


Ezidilerin iki kutsal kitabı olduğu söylenir:


1. Meshaf Reş:

15. yüzyılda yazıldığı ortaya atılmış olan ve Ezidilerin mitolojisini anlatan bir eser. Ayrıca kitabın sonunda Ezidilerin yapmalarının yasak olduğu şeyler bildirilir.

2. Kitab el Celve:

Daha geniş bir zaman diliminde Ezidileri bilgilendiren yazılmış bir kitaptır. Bu kitabın içide bu kitabın sadece Ezidiler tarafından okunması gerektiği ve yabancıların eline geçmemesi söylenir. Beş bölümden oluşur.
• Birinci Bölüm: Melek Tavus'un ezelî oluşu ve sıfatları. Diğer dinlerin artık hükümsüz oluşu ve kitaplarının geçerlililiğini kaybetmiş olduğu.
• İkinci Bölüm: Ödül ve ceza, reenkarnasyon.
• Üçüncü Bölüm: Herşeyin Melek Tavus'un denetiminde olduğunu anlatan bölüm.
• Dördüncü Bölüm: Mevsimler, yasalar ile ilgili bilgiler ve yabancı inançlara kapılmamak gerektiğine dair uyarılar.
• Beşinci Bölüm: Kendisini simgeleyen kavramlara saygılı olmayı buyuran bölüm.
• 
Bugün çağdaş dil bilimcileri, bu eserlerin aslında Yezidilerin kutsal kitabı olmadığını kabul ederler; yukarıda geçen iki eserin de eski çağlara dayanmadığı kanıtlanmıştır. Bunun en büyük sebebi Yezidiliğin büyük ölçüde sözlü bir edebî geleneğe dayanmasıdır. Bu sebeple büyük İbrahimî dinlerdeki gibi bir yazılı kutsal metin mevcut değildir. Bununla birlikte son zamanlarda Yezidiler,ritüellerde kullandıkları şarkılar gibi çeşitli dinî sözlü edebiyatı yazılı forma geçirmeye ve basmaya başlamışlardır.


http://www.gergerhaber.net/haber-5369-.html


http://tr.wikipedia.org/wiki/Yezîdîler




15 Kasım 2014 Cumartesi

AKP'li Bakan Zeybekçi,İsrail için dua etti "Allah İsrail’e afet vermesin"




AKP'li Bakan Zeybekçi,İsrail için dua etti "Allah İsrail’e afet vermesin"


Başbakan, destek verdikleri Irak katliamında Amerikalı kahraman askerler için dua etmişti. Bakanıda İsrail için dua ediyor..


AKP'li Bakan Zeybekçi, İsrail ürünlerine yapılan boykotun yanlış olduğunu söyleyerek bir de İsrail için dua etti "Allah İsrail’e afet vermesin"


Gazze için üç günlük yas ilan edip, Gazze bombardıman altındayken güle oynaya futbol oynayan, Başbakan Tayyip Erdoğan'dan sonra bir skandal da Bakan Zyebekçi'den geldi.


Türkiye'nin birçok ilinde AKP teşkilatları tarafından İsrail'in Gazze'ye saldırı sonrası başta bir kola içeceği olmak üzere Yahudi ürünlerine boykot kampanyaları düzenlenirken Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Yahudi ürünlerine boykota karşı olduğunu İsrail’de bir afet olsa ilk gidenin Türkiye olacağını söyledi. Zeybekci'nin "Allah İsrail’e afet vermesin" diye dua etmesi de dikkat çekti.


Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım ile birlikte Denizli İhracatçılar Birliği'nin (DENİB), Pamukkale Tenis Kulübü'nde düzenlediği iftara katıldı. Yemek öncesi bütün davetliler ile tek tek tokalaşan Zeybekci Denizlili Sanayiciler ile bir süre sohbet etti. İftar yemeğinin ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Zeybekci, Yahudi ürünlerine yapılan boykotun en büyük yanlışlıklardan biri olacağını ileri sürdü.


"YAHUDİ ÜRÜNLERİNE YAPILAN BOYKOT YANLIŞ"


Zeybekci, "Yapacağımız en büyük yanlışlardan biri bu olur yani Türkiye'de Yahudi ürünleri diye bir ayrım yapmak bizim tarihimize, bizim ecdadımıza, bizim inançlarımıza aykırı bir şeydir. Millet olarak biz 1580'lerdeki İspanya'daki zulümden kaça yüz binlerce Musevi'yi ülkemize açtık, topraklarımızı açtık, bağrımızı açtık. Ülkemizi vatanımızı onlarla paylaştık ve o günden sonra da tarihimizi paylaştık yani bugün bu ülkede birçok gelişmede, birçok her şeyde biz bunları beraber yaptık. Diğer taraftan Nazi Almanyası döneminde de Türkiye tüm Yahudilere, dünyadaki bütün Yahudilere olduğu gibi Avrupa'daki, Almanya'daki bütün Yahudilere de kucağını açtı ve on binlerce Yahudi'yi Türk pasaportu vererek Türkiye'ye getirdik yani onları kurtarma adına bunu yaptık." dedi.


"ALLAH İSRAİL’E AFET VERMESİN"


"Allah İsrail'e afet vermesin" diye dua eden Zeybekci, bir afet anında oraya ilk gidenin de Türkiye olacağını belirterek konuşmasına şöyle devam etti: "Bugün tekraren söylüyorum Allah vermesin bir afet olsa İsrail'de oraya ilk giden Türkiye olur. Orayı kurtarmakla ilgili yardımla ilgili ilk giden Türkiye olur. Onun için boykotla ilgili söylemlerde şunu söylüyoruz biz; bugün Gazze'de yapılan İsrail'in yaptığı bir devlet terörüdür. İsrail'in devlet olarak yaptığı bir vahşettir. Orada sivil vatandaşlara hedef gözetmeksizin katletmesi, sahilde oynayan çocukları katletmesi, bebeklerin vücudunu paramparça etmesi bu kabul edilebilir bir şey değildir ve biz bunu lanetle kınıyoruz ama diğer taraftan İsrail'in bu devlet terörünü açık açık bizzat çıkıp onu haklı bulan ve destekleyen marka veya şirketler olmadığı sürece boykotta Türkiye olarak yani insanlar olarak bizler çok dikkat etmemiz gerekiyor." diye konuştu.


"TÜRK VE YAHUDİ ŞİRKETLERİ KENDİ ARALARINDA TİCARETLERİNİ YAPMAYA DEVAM EDECEKTİR"


Bugün uluslararası piyasada, şirketlerde, sermayede hiçbir ürünün Müslümanı, Yahudisi, Hristiyanı olmadığını vurgulayan Zeybekci, "Bugün buna çok dikkat etmemiz yani söylediğimiz sözler veya attığımız adımları bunları düşünerek bunlara bakarak yapmak lazım. Boykotla ilgili bu söylediğim kriterlerde yani İsrail'in yapmış olduğu bu terörü hükümet olarak İsrail hükümetinin yapmış olduğu bu terörü karşılar şekilde boykota evet ama onun dışında böyle ırkçı bir yaklaşımla yani Yahudi ürünleri gibi bir ürün şey yapmak son derece yanlış olur diye düşünüyorum. Onun için ben Türkiye gereğini aklı ile yapacaktır, Türkiye gereğini vicdanı ile yapacaktır bugüne kadar olduğu gibi. Türkiye ile İsrail yaklaşık olarak yıllık bazda baktığımız zaman 5 milyar doların üzerinde ticaret hacmi olan iki ülkedir. Şirketler kendi arasında yani Türk ve Yahudi şirketleri kendi aralarında ticaretlerini yapmaya devam edecektir, bundan sonra da." şeklinde konuştu.




13 Kasım 2014 Perşembe

ADL’den Erdoğan’a teşekkür mektubu.


ADL’den Erdoğan’a teşekkür mektubu.


(Yahudi Gazetesi Şalom)


http://www.salom.com.tr/haber-92295-adlden_erdogana__tesekkur_mektubu_.html?rev=2



AKSARAY KONUSUNDAN SEÇMELER







ERDOĞAN'IN MUĞLA KONUŞMASI (30 Kasım 2013)



ERDOĞAN'IN MUĞLA KONUŞMASI (30 Kasım 2013)


http://www.haber7.com/siyaset/haber/1100575-basbakan-erdogan-tek-bir-cozum-bir-yeri-var

7 Kasım 2014 Cuma

Erdoğan'ın uçağı kırmızı beyaza boyandı.



Erdoğan'ın uçağı kırmızı beyaza boyandı.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için alınan ve 29 Ağustos Cuma günü Türkiye'ye gelen Airbus 330-200 tipi uçak üç gün içerisinde kırmızı beyaz renklere boyandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk yurtdışı gezisine HABOM hangarında boyanan ve ’TUR’ adı verilen uçakla gidecek.


MODİFİKASYONU 2,5 yılda tamamlanan ve geçtiğimiz Cuma günü İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'na inen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk yurtdışı seyahatinde kullanağı VIP uçağına ’TUR’ adı verildi. THY’nin HABOM hangarında boyanan kabini 90 koltuklu Airbus A330-200 Prestige tipi uçağın bir tarafına ’Türkiye Cumhuriyeti’ diğer tarafına ise ’Republic of Turkey’ yazıldı. Kuyruğu ve gövde altı kırmızıya boyanan uçağın kuyruğunda TC-ANA uçağındaki gibi dev bir ay-yıldız bulunuyor. Bugün ilk yurtdışı gezisini gerçekleştirecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TC-TUR uçağıyla önce Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’ne uçacağı ardından yurtdışı gezisine devam edeceği belirtildi.


http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27117838.asp



ERDOĞAN'IN UÇAN SARAYI



ERDOĞAN'IN UÇAN SARAYI


Cumhurbaşkanı Erdoğan görevini devraldı, 2,5 yıl önce sipariş edilen sarayı aratmayan özel uçak yurda geldi. 

Modifikasyonu 2,5 yılda tamamlanan TC-TUR çağrı kodlu Airbus 330 tipi dev yolcu uçağı,sabah saatlerinde İstanbul'a iniş yaptı.

Dün akşamüzeri Amerika'dan havalanan uçak, 13 saat süren uçuşun ardından Sabiha Gökçen Havalimanı'na indi. Uçak, boyanmak üzere THY'nin hangarına alındı.

ANA uçağının yetersiz bulunması nedeniyle 2.5 sene önce sipariş edilen ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kullanımına tahsis edilecek .

ensonhaber.com'un haberine göre, Airbus A330 VIP Presidential tipi uçağın iç düzeni Erdoğan'ın istekleri doğrultusunda özel olarak tasarlandı.


Uçakta geniş bir oturma bölümünün yanı sıra Erdoğan için çalışma ve yatak odaları da bulunuyor. Normal şartlarda en çok 50 koltuklu yapılan uçak, kalabalık heyetler düşünülerek 90 koltuklu yapıldı. Kablosuz internet ağına ve kendi savunma sistemine sahip olan uçağa herhangi bir saldırı olasılığına karşı füzesavar monte edildi.


Uçak, yakıt ikmali yapmadan 11 bin kilometre, diğer bir deyişle Türkiye'den Amerika'ya kadar, uçabiliyor.


Uçağın bakım ve hizmetlerini ise Türk Hava Yolları verecek.


Liste satış fiyatı 200 milyon dolar olan uçak, VIP tasarımı ile birlikte 300 milyon dolara kadar çıkıyor. THY'nin Airbus ile olan anlaşmaları ve vergi muafiyetleri nedeniyle uçağın maliyetinin Türkiye için 120 milyon dolar olduğu söyleniyor.

Erdoğan'ın Airbus 319 tipi uçağı bulmayınca sipariş edilen yüksek teknolojili uçak 90 kişi kapasiteli. İçinde çalışma odası, yatak odası ve hatta füzesavar sistemi var. 

Kriptolu konuşmaya imkân sağlayan iletişim altyapısı olan uçak Türkiye'den Amerika'ya kesintisiz uçabiliyor.

http://www.gundemotuzbes.com/20863-erdoganin_ucagi_120_milyona_mal_olacak


ERDOĞAN'IN "AK SARAYI" KAÇAK ÇIKTI.



ERDOĞAN'IN "AK SARAYI" KAÇAK ÇIKTI.


Atatürk Orman Çiftliği'ne yapılan "AK SARAY"ın oturma izninin olmadığı ortaya çıktı. Bu durum Ankara Büyükşehir Belediyesine soruldu: Belediye "bize değil Başbakanlık'a sorun" yanıtı verdi...

Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisinde inşaatı devam eden yeni Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi, iskan tartışmasına sahne oldu.

İSKAN VERMEYE ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ YETKİLİ

Milliyet'in haberine göre; Mimarlar Odası, iskan vermeye yetkili olan Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bilgi edinme kanunu çerçevesinde resmi yazıyla binanın Cumhurbaşkanlığı olarak kullanılması sürecinde iskan (oturma izni) belgesi verilip verilmediğini sordu.

"BİZE DEĞİL, BAŞBAKANLIK'A SORUN"

Ankara Büyükşehir Belediyesi ise “Bize değil, Başbakanlık’ın ilgili birimlerine sorun” yanıtını verdi.

"BELEDİYE BAŞKANLIĞINI BAŞBAKANLIK MI YAPIYOR"

Ankara Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti:

“Kaçak sarayın oturma izni olmadığı ortaya çıktı. Ankara Büyükşehir Belediyesi, iskan konusunda, ‘Biz bilmiyoruz, Başbakanlık’a sorun’ diyor. Belediye başkanlığını Başbakanlık mı yapıyor?

"MELİH GÖKÇEK İSTİFA ETSİN"

O zaman Melih Gökçek görevinden istifa etsin. Türkiye’nin tartışmalara, eylemlere, protestolara konu olmuş Kaçak binası ile ilgili, ‘Başbakanlık’a sorun’ deniliyorsa, orada yerel yönetim diye bir şey kalmamıştır. İskan verilip verilmediğini bile söyleyemiyorlar, bilgi vermekten neden korkuluyor? Varsa bir belge dava yoluyla elbet elde edeceğiz ve sonra da kaçak yapıya iskan verdilerse haklarında suç duyurusunda bulunacağız. AOÇ mücadelesi, müspet sonuç alana kadar devam edecek.”

http://www.postmedya.com/gundem/erdoganin-ak-sarayi-kacak-cikti-h104392.html


ERDOĞAN'IN "AK SARAYI" İÇİN KAÇ PARA HARCANDI?



ERDOĞAN'IN "AK SARAYI" İÇİN KAÇ PARA HARCANDI?


İŞTE ERDOĞAN'IN "AK SARAYI"

"AK SARAY" olarak nitelendirilen ve 1 milyar, eski para ile 1 katrilyona mal olan hatta geçen yeni Cumhurbaşkanlığı binası 29 Ekim'de açılıyor...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Söğütözü’nde yapımı süren ve ‘Ak Saray’ olarak da anılan yerleşkenin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda açılması planlanıyor.

Kanal D Ana Haber’de Serdar Cebe’nin Mimar Şefik Birkiye ile yaptığı röportaj yayınlandı.Bina, 50 futbol sahası büyüklüğüne denk gelen 300 bin metrekare.

Yerleşkede idari binadan, Cumhurbaşkanı’nın kabullerini yapacağı binaya, misafirlerin ağırlanacağı ayrı komplekslere, kış bahçelerine, botanik parklarına, dev kongre merkezine kadar bölümler bulunuyor.

http://www.ses32.com/iste-erdoganin-ak-sarayi-7879h.htm



Türk milletinin parası ile Van gölündeki Ermeni “Akdamar Kilisesi” restore edildi.



Türk milletinin parası ile Van gölündeki Ermeni “Akdamar Kilisesi” restore edildi. 


“Pazartesi için hazırladığım yazıyı girecekken, Van Akdamar Kilisesinin ibadete açılacağı haberini okuyunca, gündem altüst oldu.


Türk milletinin parası ile Van gölündeki Ermeni “Akdamar Kilisesi” restore edildi. Turizmin hizmetine sunulan ve tarihi geçmişi Türkler için acı olaylarla dolu olan o yer için şimdi deniliyor ki, ibadete açılacak. “Ermeni Açılımı” demek ki birkaç ay önce değil, daha önce başlamış.


Türkiye’nin tek yanlı attığı adıma yenisi ekleniyor. Adı da “komşularla sıfır problem.”


Akdamar Kilisesi açma emri verenlerin, aynı hassasiyeti Ayasofya’da da göstermesi gerekir.


Akdamar Kilisesi hakkında, 2007 Martında bir yazı hazırlamıştım. O satırları okurken, iktidarın hazmetme konusunda ne demek istediğini, daha iyi anlayacaksınız?


* * *

Tecavüz Adasına Devlet Töreni


Medyada Van Akdamar Kilisesi olarak geçen “Kültür Mirasımız” üzerine birkaç kelam edeceğim. Bu yüzyılda medya vasıtası ve parlak kelimeler ile beynimiz yıkanırken ayni zamanda uyutuluyoruz da. 1990 sonrası bazı STK ı( Sivil Toplum Kuruluşları)nın ülkeyi işgal etme provasına kalktıklarını ve Türk Milleti adına söz sahibi olma yerine konduklarını görüyoruz. İşte bu bazı STK’ı ve bazı meslek odaları bir araya gelerek, “Azınlıklara” ait olan “ev, kilise” ve benzeri yapıları “kültürel Mirasımız adı altında restoreye başladılar.


“Kültürel Mirasımız” söylemini insanlarımız nasıl anlamaktadır? Türk Milletinin kültürüne ait tarihi yapıların korunmaya alındığı şeklinde tabi ki. “Kültürel Miras” ya da “Tarihimiz” kelimelerini duyduğunuz da bilin ki “Azınlıklara ait yapı ve tarih” söz konusudur. Kelimeler ile oynayarak hem bizi uyutuyorlar hem de işlerini görüyorlar.


AB’nin bastırması ile Van ‘daki Akdamar Kilisesinin onarımı için, “Kültür Bakanı Atilla Koç’a direktif veren Başbakan R.Tayyib Erdoğan” Türk Devletinin “Azınlık Haklarına” nasıl önem verdiğini gösterecekmiş böylelikle. Bu ülkede azınlık ya da insan haklarının bu kadar ileri olması güzel de yapılanlar, “Türk” ün hakkını gasp edilmesi noktasına doğru ilerlerken isyan ediyoruz haliyle. Ermeniler için çok önemli olan ve geçmişte kilise olarak değil “Ruhban okulu” olarak hizmet veren “Akdamar Ruhban Okulunun” restoresi ile belki de 2. “Ruhban Okulu” problemi ile karşı karşıya kalacağız.


Ruhban okulu ve kilisenin açılması için Avrupa’nın baskı yaptığını şu satırlara bakarak anlayabiliriz:
“Türk liderlerin AB'nin olağanüstü baskısı altında kalması üzerine kilisenin restorasyonunu başlattığı.”
(11.8.2005-Akdamar Dünya basınında- Radikal)


Başbakan Erdoğan’a Batı emperyalizminin verdiği talimat ile “Süngülü Başbakanımın” kontrolünde Ermenilere ait Ruhban okulu restore edilmiştir. Bildiğimiz restorenin devletin kesesinden yapıldığı ve “2 milyon 600 bin YTL “ sına mal olduğudur. İster devlet kesesinden isterse AB fonlarından yapılsın, bilhassa Van’da geçmiş dönemde birçok mezalime imza atan Ermenileri ödüllendirmek değil midir bu?


Türkiye’nin ne kadar özgürlükçü, insan haklarına saygılı olduğumuzu göstermek için muhtemelen sırada “ağzımızla kuş tutma” organizasyonu vardır.


Devlet Akdamar adsında ki kiliseyi restoreyi hemen yapamıyor, önce Ermeni Patriğinden izin alınıyor. E hani, kültürel varlığımız, tarihi mirasımızdı. Onlar işin masal yanı gerçeği ise hepsinin sahipli oluşu ve Türk Milletinin haklı tepkisinden çekindikleri için gerçeği gizleme gereği duymalarıdır.


“Başbakan Recep Tayyib Erdoğan'ın Bakan Atilla Koç'a, kilise onarımı için Ermeni Patriği ile görüşülmesi talimatı üzerine, restorasyonu üstlenen firma harekete geçti. Firmanın sahibi Cahit Zeydanlı, Van Gölü'ndeki Akdamar Adası'nda bulunan kilisenin restorasyonda çalışacak Ermeni mimarı belirlemek için Türkiye Ermenileri Patriği Mesrop II ile görüştü. “ (Akdamar'a patrik onaylı mimar – Akşam- 24 Haziran 2005)


Döneminde bölgenin “Ermeni Patrikliği” merkezi olan Kutsal haç(Akdamar) kilisesi(Ruhban okulu” tesadüfen seçilmediğini anlıyoruz. Başbakanı olduğu devletin tarihinden habersiz bir başbakan ve hükümet üyeleri tarafından idare ediliyoruz ne yazık ki.


1863 de Ermenilere büyük haklar tanıyan 99 maddelik “ Ermeni Milleti Nizamnamesi"nin İlanı ile birlikte “resmen azdıklarını” söyleyebiliriz. Bunu kendileri de itiraf etmektedir. Kagik Ozanvan adlı Ermeni yazar bu nizamname ile “ihtilal ruhunun “uyandığını söylemektedir. Ermeni kiliseleri Meşrutiyetin ilânı sonrasında terör faaliyetlerine bizzat katılmaya başlamıştır.


“Van'da büyük bir isyan başlatılmış, Rus ordusu ve Ermeniler şehri işgal etmeden önce ve ettikten sonra katliam yapılmış, Van ahalisinin büyük bir kısmı öldürülmüştür… Patrikhane, gönderdiği gizli genelgeler ile devletin işi olan nüfus sayımına girişerek, Avrupa devletlerine "Altı Vilâyet'te çoğunlukta olduklarını gösterme yolunda çalışmalara başlamıştır.
( Ermenisorunu - Ermeni Kilisesi ve Terör- Erdal İlter)


Ahtamar( Akdamar) kilisesinin restorasyonu devlet eli ile yapılırken gerekli mizansenlerde ihmal edilmemektedir. Sanki önceden bilinmiyormuş da o anda ortaya çıkmış gibi:


“Akdamar'da tarihi belge… Yapılan kazılarda 6 odalı bir ruhban okuluna ulaşıldı. Akdamar'ın tarihine ışık tutacak kitabede, ruhban okulunun açılmasına katkıda bulunan 2. Abdülhamit'e methiyeler yazılı.”
(basın)


Milletin bilinçaltı ile de oynuyorlar gördüğünüz gibi. İşte Abdülhamit Han bile bu ruhban Okulunun açılmasına katkıda bulunmuş, sizde ses etmeyin deniyor. Abdülhamit Han düne kadar “kızıl sultandı, özgürlükleri kısıtlıyordu hani. Yapılan filmler ve yazılan romanlar ile yerden yere vurulan Abdülhamit Han, şimdi Ahtamar Kilisesinin restoresinin parçası mı yapılmak isteniyor? 1908 yılında “Ermeni Devrimci Taşnak Cemiyeti” nin amaçları arasında “Abdülhamit”i tahttan indirmek olduğunu da ek bilgi olarak burada veriyorum.


Dünyanın her noktasında ki Ermeniler ve AB-D “Ermeni Davası” na tüm dünyanın arka çıkması için ellerinden geleni yaparken, Türkiye Cumhuriyeti de onlar için önemli Ruhban Okulunu restore ederek belki de önümüzde ki günlerde “dini formatını” kazanmasını sağlayarak “Davaya” destek çıkmaktadır. Fransa’nın son yasa teklifini kabul ile:


“Tabii Ermenilerin ulusal hedef olarak belirlediği “4T” için de önemli bir adım bu. Ermeni Diasporası’nın “4T” olarak tanımlanan hedefleri şöyle: “Soykırımı tüm dünyaya Tanıtma”, “Türkiye’nin sözde soykırımı Tanıması”, “sözde soykırım kurbanlarının mirasçılarına Tazminat” ve “Türkiye’nin ülkenin doğusundan Ermenistan’a Toprak vermesi.” (pressturk- Ermeniler 2 Milyon Müslüman’ı Katletti)


Bu kilisenin restore edilmesinde en önemli etken bu kiliseye Ermenilerin çok önem vermeleri, Ermeni komitacılarının toplantı yaptıkları yer oluşudur. Bir diğer önemli yanı da: “Kilise’nin figürlerinde İncil ve Tevrat’tan alınan sahnelerin bulunmasıdır.


Biraz uzun olacak biliyorum fakat, Akdamar Ruhban Okulunu Türk devletinin kesesinden yaptıranlara aşağıda ki satırları ithaf ediyorum:


“VAN'DA ERMENİ ZULUMÜ- 


Van jandarma alay komutanının Raporu:


*Çarıksır köyünde bir çocuğun kuzu gibi kızartılarak bir süngü üzerinde direğe iliştirildiğini birçokları yeminle söylemişler cesedin kalıntılarını göstermişlerdir. Ahorik ve Avzerik köyleri arasında elleri bağlı ve karınlarına sokulmuş tenasül aletleri kesilerek ağızlarına sokulmuş dört Türk’ün cesedi bulunmuştur.


*Kavlık Köyünde 7 yaşındaki Fatma ve 5 yaşındaki Gülnar adlarında iki kız çocuğunun iki taraftan kirletilmiş oldukları ve bu kötü hareketin sonucu her ikisinin de sakat kaldıkları görülmüştür. Bugün bu zavallılar Ermeni mezaliminin canlı bir timsali olarak yaşamaktadır. Yine bu köyde 70 yaşından fazla Ali adında bir ihtiyarın, çene kemiklerini süngülerle kırarak, kesip ağzına koymuşlardır. Bunu Van'ı geri alan Türk ordusunun ileri gelen subayları gözleriyle görmüşlerdir.


*Ahtoci Köyünde Kemo adındaki şahsın Zeliha isimli eşi tandır başında ekmek pişirirken, Ermeniler Zeliha'nın altı aylık çocuğunu ateşe atarak pişirmişler, zorla annesine yedirmek istemişler; zavallı annenin reddetmesi üzerine, kadının bir bacağını ateşe sokarak yakmışlardır. Bu gün bu zavallı kadın yaşıyor. Gördüğü bu korkunç zulmü anlatırken yürekler tırmalayıcı feryat ediyor. Bu zavallı kadının hikâye ve feryadına katılmamak için taş veya demirden yürek gerekiyor.

*Yine bu köyde Ermeniler birçok Türk çocuğunu tezek yığınları arasına koyduktan sonra tezekleri ateşlemişler; bu zavallı masum yavruları diri diri yakmışlardır ki, durum yerinde yapılan inceleme sonucu kalıntılardan anlaşılmıştır. 


*Bir çocuğumu, gözümün önünde koyun boğazlar gibi boğazladılar. Bir Ermeni, komşumuz Firdevs hanımın oğlunu ayağının altına alıp, iki bacağından ayırarak iki parça edip şehit etti. Ermeniler o kadar çok Müslüman boğazladılar ki, akan kanlar koskoca tandırları doldurdu. En son Rus ordusunda vazifeli bir Tatar bu korkunç faciaya son verdi.


* Ermeniler, esir ettikleri Müslüman kadınları iki sıra halinde aralarına alıp türkü söyleyerek, tef çalarak götürüyorlar; ikide bir; "Korkmayın sizi Van valisi Cevdet Paşa'ya götürüyoruz Cevdet paşa size pilâv ikram edecek!" diyorlardı. Sonra koro halinde: "Cevdet Paşa et temâşa / Gelinlerin oldu matuşka! (fahişe demek)" diyorlardı.

*Ermeniler, bir sabah köyümüzü ateşe tuttular. Zeve'de toplanmış Müslümanlar, cephaneleri bitinceye kadar köyü müdafaa ettiler. Türklerin cephaneleri bitince Ermeniler köye girdiler. Korkunç facia bundan sonra başladı. Önce Ermenilerle kardeş olduğunu söyleyerek halkın göç etmesine engel olan Süleyman Çavuş'u yakalayıp, korkunç şekilde şehit ettiler. Ermeniler, hamile kadınların karnını yırtıp çıkardıkları çocukları süngülerinin ucuna takarak annelerine gösterdiler.


*Kızların ve kadınların kollarındaki bilezikleri almak için çok kolay bir usul buldular. Kasaturalarıyla kızların ve kadınların kollarını kesiyor, sonra bilezik ve yüzükleri çıkarıyorlardı. (Anadolu'da Ermeni Zulmü –II - www.ermenisorunu.gen.tr)


Van’da sadece bir kısmını anlattığım bu olaylar vuku bulmuştur. Ne zaman olmuş bunlar? İstiklal Savaşında vatan savunmasına girdiğimizde işgalciler ile birlik olan Rum, Yahudi ve Ermenilere karşı mücadelemiz sırasında tabi ki. Van’da katliamlar sürerken, Ermeniler komşuları olan Türkleri saklıyoruz diye Akdamar adasına götürerek burada kurşuna dizmişler.


Başbakan Tayyib Erdoğan’ın kontrolünde restore edilen Kutsal Haç Ruhban Okulunun açılış törenine gideceği söylenen hükümet yetkilileri hazır orada iken birde kutsansalar, diyorum. Akdamar Adası hem kilise hem de silah deposu olarak kullanılmıştır. Devletimize Ermenilere ait “cephaneliğin” sponsorluğunu yapmak yakışır mı?


Van Akdamar kilisesinin restoresinin ne insaniyetle ne de kültürel miras ile ilgisi olamaz. Önce Vanlılara sonra topyekûn Türk Milletine hakarettir. Türk’ün canına kast edenlere ödül ve ödün verme devletimize yakışır mı?


Kültür Bakanımız ise kan uykularda bakın ne diyor?


“Açılışa, sözde soykırımı tanıyan ülkelerin kültür bakanları da davet edilecek. Kültür Bakanı Atilla Koç, Ermenistan ile sözde soykırım iddialarına en fazla destek veren Fransa’nın bakanlarını bizzat davet edeceğini açıkladı. Koç, “Türkiye’nin kültür varlıklarına nasıl sahip çıktığını gelip görsünler” dedi. Kilisenin restorasyonu için Kültür Bakanlığı yaklaşık 4 trilyonluk (TL) bir kaynak ayırdı.” (turkhaber- Eylül 2006)


* * *

Başbakan Erdoğan tarafından açılacağını duyduğumuz Akdamar Kilisesi ile ilgili Leman Alp adlı öğretmenin feryadını duyurmak istiyorum son olarak:


“Van gölündeki Akdamar Adası''ndaki kilisenin tamir edilmesine de isyan eden Leman öğretmen... Ermeniler şehre gelerek genç kızlara ve kadınlara sizi kurtaracağız dedi. Ardından kadınları alarak Akdamar adasına götürdüler. Burada Türk kadınlarına tecavüz etmeye kalkıştılar ve Türk kadını namusunu kurtarmak için kendilerini göle atarak intihar ettiler. O adada ve gölde onların hatırası var. 2000 yılında Van Valiliğine yazı yazarak o namuslu kadınların anısına adaya bir anıt dikilmesini teklif ettim. .Eski Van kayıtları çıkartılarak, intihar eden kadınların isimlerini bulalım anıtın yan tarafına isimleri yazalım bir kenarına da burada şu tarihte Ermeniler tarafından şu kadar genç kız tecavüze uğradı ve intihar etti, diye yazalım dedik. Oraya anıt dikileceğine kilise açılıyor.” (11.2.2005- Yeniçağ)


Ermenilerin Türk kadınlarına tecavüzü, nerede ise tüm Van nüfusunu katletmesinin ödülü, devlet eli ile “tecavüz adasında ki kilisenin” restorasyonu ve bakan eli ile açılışı olacaktır.


Netice olarak; Akdamar adasında ki adı geçen kilise, İstiklal Savaşında Ermenilerin silah deposu olarak kullandığı, kaçırılan Türklerin kurşunlanıp öldürüldüğü ve kadınlarımızın tecavüz edildiği bir yerdir. Başbakan ve Kültür Bakanı işte geçmişi böylesine karanlık ve ızdırap veren yerde ki Ruhban okulunu (Ahtamar Kilisesini) restore ettirmiş, yetmemiş devlet töreni ile açılışını yaparak bizi ikinci kez vuracaktır.


Son olarak öğrendik ki, Ermeni Patriği Mutafyan Kilisenin üzerine Haç takılması için izin bekliyormuş. Restore edilen yer Ermeni azınlığa mı verilecektir ki kilisenin üzerine "hac takma" izini alınıyor. Restore başlandığından itibaren duyurulan müze olacağı aldatmaca mıdır? Müze olacaksa tepede haç ne ise yarayacaktır?


Van Akdamar Adasına bir gece yarısı helikopter ile yarım saatliğine gidip döndüğü iddia ediliyor Erdoğan’ın. Bu ziyaret olmuş mudur, olmuş ise bu hassasiyetin sebebi nedir? Emniyet güçleri dahil kimsenin haberi olmadan yapılan bu uçuş ne manaya geliyor?


Tecavüz mekanının restoresi için milyonlarca lira harcayan AKP Hükümeti, tepeye Haç takmaktan mı kaçacaktır?”


Neval Kavcar’ın 21 Aralık 2009’da yazdığı Akdamar ile ilgili çok çarpıcı yazısı:


http://www.fikriyet.com/anasayfa/haber_detay.asp?haberID=654