Bir kimse Allah-u Teâlâ'ya, Allah-u Teâlâ'nın dinine ihânet ettiği zaman;din-i İslâm'ı ve müslümanları kâfire peşkeş çekmek istediği zaman;artık ondan her şey beklenir.
Bunu yapan her şeyi yapar.
Vatanmış, milletmiş, bu gibiler için artı...k mevzu değildir.
Biz bunlara "Vatan hâini, sahte kahramanlar" diyoruz.
"Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları! Hakk'tan nasıl çevriliyorlar?"
(Münâfikun: 4) Her Fırsatta Küfrün Lehine,
Din ve Vatanın Aleyhine Çalışanlar!
Bunlar kimlerdir?
Bunu bizzat Âyet-i kerime'den öğrenin. Zira Cenâb-ı Hakk Mâide sûre-i şerif'inin 51. Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)
İşte bu Âyet-i kerime onlardan olduğunu ispat eder.
Küfrün lehine din ve vatanın aleyhine çalaşanın kim olduğunu yine Cenâb-ı Hakk öğretiyor.
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?" (Nisâ: 144)
Cinsi ne olursa olsun küfür, İslâm'a göre tek bir millettir. Müminlerin dostu ise ancak müminlerdir.
"Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar aslâ senden hoşnut olmazlar." (Bakara: 120)
Oldular mı? Hayır! Ne yapıldıysa kâfiri memnun etme adına yine de yetmedi, yetmez. Memnun olmazlar, olmayacaklar. İşte Âyet-i kerime.
Onlar hiçbir yerde, hiçbir tarihte müslümanlara dost olmamışlardır. Müslümanlarla savaşmakta her zaman için birbirine dost olmuşlardır. İnkâr ve sapıklıkta birleştikleri için, müslümanlara karşı bir el gibidirler.
Müslümanlarla savaşmak hususunda tarih boyunca daima dinsizlerden yana olmuşlardır. İki yüz yıl boyunca haçlı seferleriyle İslâm beldelerine saldıranlar onlardır.
Bu sert ve şiddetli hüküm, müslümanların onlardan uzak durmalarını ve sakınmalarını ihtar içindir. Bu ilâhî hüküm kesindir, bu böyledir, bunu böyle bilin ve onları öylece tanıyın.
Çünkü imanın alâmetlerinden birisi de, Allah düşmanlarına karşı dostluk ve sevgi göstermek değil, onlardan nefret etmektir.
"Eğer onlar Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilen Kur'an'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi.
Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır." (Mâide: 81)
Onlar küfür ve nifaklarını devam ettiren kimselerdir.
Bu Âyet-i kerime dahi onları tanımanız için kâfi değil midir?
Bununla da bu millet uyanmazsa Allah-u Teâlâ'nın dediği olur.
Tehlikenin en büyüğü; en büyük düşmanı dost bilmek. Bunlar kimdir?
Yahudi ve Amerika başta gelir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"İnsanlar içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak yahudileri bulursun." (Mâide: 82)
Onlar İslâm'ın ve müslümanların düşmanıdırlar, müslümanların başına daima bir gaile çıkarmaktan ve kötülük etmekten başka bir şey düşünmezler. Dinini terk edip kendilerine tâbi olmadıkça, hiçbir müslümandan memnun olmazlar.
En büyük düşmanları dost bilmek, işte o zaman en büyük vatan ihâneti olur.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde:
"O halde sakın kâfirlere arka çıkma!" buyuruyor. (Kasas: 86)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'a isyan eden kimseye itaat yoktur." (İbn-i Mâce: 2865)
Allah-u Teâlâ haksızların haksızlığını, hâinlerin hâinliklerini bildiği halde zulüm ve hâinliğe yardım edenlere, Hakk'ın hükümlerini esas almayıp kendi arzusuna tâbi olanlara karşı bir tehdit mahiyetinde olmak üzere Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Çünkü Allah hâin günahkârları sevmez." (Nisâ: 107)
Sevmemekle kalmaz buğzeder, onu ikaba ve azaba uğratır.
Kâfir cehenneme gider, münafık "esfeli safilin"e gider, yeri burası.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Münâfıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın." (Nisâ: 145)
Cennet derece derece olduğu gibi cehennem de dereke derekedir. Âyet-i kerime'de geçen "Derk-i esfel" cehennem derekelerinin en derininde bulunan en alt tabakadır. Onların azabı kâfirlerin azaplarından daha şiddetlidir. Zira kâfirler cehennemde, münâfıklar ise "Esfel-i sâfilîn"dedirler.
Diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Allah onlara lânet etmiş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onlar için sürekli bir azap vardır." (Tevbe: 68)
Cehennemde her çeşit azap mevcut olduğu gibi, orada ebedî kalmaktan daha kötü bir azap tasavvur edilemez.
Çünkü büyük tahribatı var. Ne korkunç bir şey en büyük düşmanla dost olmak. Vatanın kapılarını açmak demektir. Vatan kapılarını düşmana açmak demekse büyük ihânettir. Büyük hâinliktir.
Bunun için Cenâb-ı Hakk; "Kim ki onlarla muhabbet eder, ünsiyet ederse o onlardandır!" buyuruyor:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)
Âyet-i kerime buna aittir. Bunlar onlardandır. Artık iyi bilmemiz lâzım. İsmi ne olursa olsun Âyet-i kerime'ye bakıp iman etmemiz lâzım.
Bu dostluk kuranlar, küffâra yaranmaya çalışanlar Hazret-i Allah'tan daha mı iyi biliyorlar?
"Allah düşmanlarınızı sizden çok daha iyi bilir." (Nisâ: 45)
Biz Hazret-i Allah'a iman ediyoruz ve O'na teslim olmuşuzdur.
Vatanmış, milletmiş, bu gibiler için artı...k mevzu değildir.
Biz bunlara "Vatan hâini, sahte kahramanlar" diyoruz.
"Onlar düşmandırlar, onun için (kendilerine emniyet etme) onlardan sakın. Allah kahretsin onları! Hakk'tan nasıl çevriliyorlar?"
(Münâfikun: 4) Her Fırsatta Küfrün Lehine,
Din ve Vatanın Aleyhine Çalışanlar!
Bunlar kimlerdir?
Bunu bizzat Âyet-i kerime'den öğrenin. Zira Cenâb-ı Hakk Mâide sûre-i şerif'inin 51. Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)
İşte bu Âyet-i kerime onlardan olduğunu ispat eder.
Küfrün lehine din ve vatanın aleyhine çalaşanın kim olduğunu yine Cenâb-ı Hakk öğretiyor.
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?" (Nisâ: 144)
Cinsi ne olursa olsun küfür, İslâm'a göre tek bir millettir. Müminlerin dostu ise ancak müminlerdir.
"Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar aslâ senden hoşnut olmazlar." (Bakara: 120)
Oldular mı? Hayır! Ne yapıldıysa kâfiri memnun etme adına yine de yetmedi, yetmez. Memnun olmazlar, olmayacaklar. İşte Âyet-i kerime.
Onlar hiçbir yerde, hiçbir tarihte müslümanlara dost olmamışlardır. Müslümanlarla savaşmakta her zaman için birbirine dost olmuşlardır. İnkâr ve sapıklıkta birleştikleri için, müslümanlara karşı bir el gibidirler.
Müslümanlarla savaşmak hususunda tarih boyunca daima dinsizlerden yana olmuşlardır. İki yüz yıl boyunca haçlı seferleriyle İslâm beldelerine saldıranlar onlardır.
Bu sert ve şiddetli hüküm, müslümanların onlardan uzak durmalarını ve sakınmalarını ihtar içindir. Bu ilâhî hüküm kesindir, bu böyledir, bunu böyle bilin ve onları öylece tanıyın.
Çünkü imanın alâmetlerinden birisi de, Allah düşmanlarına karşı dostluk ve sevgi göstermek değil, onlardan nefret etmektir.
"Eğer onlar Allah'a, Peygamber'e ve ona indirilen Kur'an'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi.
Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır." (Mâide: 81)
Onlar küfür ve nifaklarını devam ettiren kimselerdir.
Bu Âyet-i kerime dahi onları tanımanız için kâfi değil midir?
Bununla da bu millet uyanmazsa Allah-u Teâlâ'nın dediği olur.
Tehlikenin en büyüğü; en büyük düşmanı dost bilmek. Bunlar kimdir?
Yahudi ve Amerika başta gelir.
Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"İnsanlar içerisinde, müminlere en şiddetli düşman olarak yahudileri bulursun." (Mâide: 82)
Onlar İslâm'ın ve müslümanların düşmanıdırlar, müslümanların başına daima bir gaile çıkarmaktan ve kötülük etmekten başka bir şey düşünmezler. Dinini terk edip kendilerine tâbi olmadıkça, hiçbir müslümandan memnun olmazlar.
En büyük düşmanları dost bilmek, işte o zaman en büyük vatan ihâneti olur.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime'sinde:
"O halde sakın kâfirlere arka çıkma!" buyuruyor. (Kasas: 86)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'a isyan eden kimseye itaat yoktur." (İbn-i Mâce: 2865)
Allah-u Teâlâ haksızların haksızlığını, hâinlerin hâinliklerini bildiği halde zulüm ve hâinliğe yardım edenlere, Hakk'ın hükümlerini esas almayıp kendi arzusuna tâbi olanlara karşı bir tehdit mahiyetinde olmak üzere Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:
"Kendilerine hâinlik edenleri savunma. Çünkü Allah hâin günahkârları sevmez." (Nisâ: 107)
Sevmemekle kalmaz buğzeder, onu ikaba ve azaba uğratır.
Kâfir cehenneme gider, münafık "esfeli safilin"e gider, yeri burası.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:
"Münâfıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın." (Nisâ: 145)
Cennet derece derece olduğu gibi cehennem de dereke derekedir. Âyet-i kerime'de geçen "Derk-i esfel" cehennem derekelerinin en derininde bulunan en alt tabakadır. Onların azabı kâfirlerin azaplarından daha şiddetlidir. Zira kâfirler cehennemde, münâfıklar ise "Esfel-i sâfilîn"dedirler.
Diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:
"Allah onlara lânet etmiş, rahmetinden uzaklaştırmıştır. Onlar için sürekli bir azap vardır." (Tevbe: 68)
Cehennemde her çeşit azap mevcut olduğu gibi, orada ebedî kalmaktan daha kötü bir azap tasavvur edilemez.
Çünkü büyük tahribatı var. Ne korkunç bir şey en büyük düşmanla dost olmak. Vatanın kapılarını açmak demektir. Vatan kapılarını düşmana açmak demekse büyük ihânettir. Büyük hâinliktir.
Bunun için Cenâb-ı Hakk; "Kim ki onlarla muhabbet eder, ünsiyet ederse o onlardandır!" buyuruyor:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)
Âyet-i kerime buna aittir. Bunlar onlardandır. Artık iyi bilmemiz lâzım. İsmi ne olursa olsun Âyet-i kerime'ye bakıp iman etmemiz lâzım.
Bu dostluk kuranlar, küffâra yaranmaya çalışanlar Hazret-i Allah'tan daha mı iyi biliyorlar?
"Allah düşmanlarınızı sizden çok daha iyi bilir." (Nisâ: 45)
Biz Hazret-i Allah'a iman ediyoruz ve O'na teslim olmuşuzdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder