SİYASETİN İÇYÜZÜ
Bütün Kötülükler Kötü Âmirlerden Kaynaklanır.
Bunlar İçin Din, İman, Vatan Mevzu Değil!..
Biz Bunlara "Din ve Vatan Hâini Sahte Kahramanlar!" diyoruz....
Söz Verir Durmaz, Sermayeleri Yalandır. Mitinglerde Müslüman Görünür, Koltuğa Oturunca Maskesini Çıkarır. Asıl Hüviyetiyle Ortaya Çıkar.
Mecliste, Vatanı Koruyacağına Namusu Üzerine Yemin Eder.
Fakat Yeminini Unutur, Vatana İhânet Eder ve Küfrün Lehine,
Vatanın Aleyhine Hareket Eder. Küffar İle İşbirliği Yapar.
"Yahudi ve Hıristiyanları Dost Edinmeyin. Onlar Birbirinin Dostudurlar.
Sizden Kim Onları Dost Edinirse, O Onlardandır." (Mâide: 51)
Devlet Kasasını Aralarında Taksim Ederler, Bereket Kalkar, Halk İnler.
"Sizler İşbaşına Gelecek Olursanız Yeryüzünde Fesat Çıkaracaksınız... Öyle mi?"
(Muhammed: 22)
"Sen Oturma, Ben Oturayım!", "Sen Öl, Ben Yaşayayım!" der.
Din, İman, Memleket Ne Gerek Sana. Salla Başını, Al Maaşını.
Bunların Yaptığı "Siyaset" midir, Her Hayra Engel Olan "Siyah-set" midir?
"Kim Zerre Kadar İyilik Yapmışsa Onun Mükâfatını Görür.
Kim de Zerre Kadar Kötülük Yapmışsa Onun Cezasını Görür." (Zilzâl: 7-8)
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, seyyiat zamanı. Bütün kötülükler bu devirde mevcut.
Bugünkü siyaset de seyyiat zamanının siyaseti, yâni "Siyah set!"
"Sen oturma, ben oturayım!",
"Sen öl, ben yaşayayım.",
"Din, iman, memleket ne gerek sana, salla başını al maaşını!"
Sahayı bu gibiler işgal etmiştir. "Din ve vatan hâini, sahte kahraman" dediğimiz kimseler bunlardır.
Sermayeleri yalandır. Çıkar konuşur konuşur, söz verir. Halbuki sözlerine asla itimad edilip güvenilmez. Çünkü birçoğu vatan hâinidir. Ortalığı bunlar istilâ etmiştir.
İçlerinde hakkaniyetli, doğru sözlü ve dürüst olanları "yok denecek kadar az"dır. Bu "az"lara bir sözümüz yok. Ancak bunlar da büyük bir tehlike üzerindedir.
Bütün Kötülükler Kötü Âmirlerden Kaynaklanır.
Bunlar İçin Din, İman, Vatan Mevzu Değil!..
Biz Bunlara "Din ve Vatan Hâini Sahte Kahramanlar!" diyoruz....
Söz Verir Durmaz, Sermayeleri Yalandır. Mitinglerde Müslüman Görünür, Koltuğa Oturunca Maskesini Çıkarır. Asıl Hüviyetiyle Ortaya Çıkar.
Mecliste, Vatanı Koruyacağına Namusu Üzerine Yemin Eder.
Fakat Yeminini Unutur, Vatana İhânet Eder ve Küfrün Lehine,
Vatanın Aleyhine Hareket Eder. Küffar İle İşbirliği Yapar.
"Yahudi ve Hıristiyanları Dost Edinmeyin. Onlar Birbirinin Dostudurlar.
Sizden Kim Onları Dost Edinirse, O Onlardandır." (Mâide: 51)
Devlet Kasasını Aralarında Taksim Ederler, Bereket Kalkar, Halk İnler.
"Sizler İşbaşına Gelecek Olursanız Yeryüzünde Fesat Çıkaracaksınız... Öyle mi?"
(Muhammed: 22)
"Sen Oturma, Ben Oturayım!", "Sen Öl, Ben Yaşayayım!" der.
Din, İman, Memleket Ne Gerek Sana. Salla Başını, Al Maaşını.
Bunların Yaptığı "Siyaset" midir, Her Hayra Engel Olan "Siyah-set" midir?
"Kim Zerre Kadar İyilik Yapmışsa Onun Mükâfatını Görür.
Kim de Zerre Kadar Kötülük Yapmışsa Onun Cezasını Görür." (Zilzâl: 7-8)
Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, seyyiat zamanı. Bütün kötülükler bu devirde mevcut.
Bugünkü siyaset de seyyiat zamanının siyaseti, yâni "Siyah set!"
"Sen oturma, ben oturayım!",
"Sen öl, ben yaşayayım.",
"Din, iman, memleket ne gerek sana, salla başını al maaşını!"
Sahayı bu gibiler işgal etmiştir. "Din ve vatan hâini, sahte kahraman" dediğimiz kimseler bunlardır.
Sermayeleri yalandır. Çıkar konuşur konuşur, söz verir. Halbuki sözlerine asla itimad edilip güvenilmez. Çünkü birçoğu vatan hâinidir. Ortalığı bunlar istilâ etmiştir.
İçlerinde hakkaniyetli, doğru sözlü ve dürüst olanları "yok denecek kadar az"dır. Bu "az"lara bir sözümüz yok. Ancak bunlar da büyük bir tehlike üzerindedir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurur:
"Rabb'inizden size indirilene uyun! O'ndan başka dostlara tâbi olmayın. Ne de az öğüt alıyorsunuz!" (A'râf: 3)
İlâhi hüküm bu iken siyah-set kuyusuna düşenlerin gönlünün hırsız, arsız, münafık, dinsiz kimselerin muhabbetiyle dolu olduğunu görürsünüz. Ne kadar büyük tehlike!
"Kişi, sevdiği ile beraberdir." (Buhârî)
Binaenaleyh kişi ahirette sevdiği, peşinden gittiği kimselerle beraber haşrolunacak.
"Kişi sevdiği ile haşrolunur." (K. Hafâ)
Âyet-i kerime'de:
"İnsan sınıflarından her birini biz o gün imamlarıyla (önderleriyle) beraber çağıracağız." buyuruluyor. (İsrâ: 71)
"İnsan sınıflarından her birini biz o gün imamlarıyla (önderleriyle) beraber çağıracağız." buyuruluyor. (İsrâ: 71)
Bu münafıklara, bu hırsızlara, bu arsızlara, bu yalancılara muhabbet beslemek, onların peşinden gitmek ne kadar büyük bir tehlike! Allah'ım korusun!
Bu neşriyat, bu tehlikeden haberdar etmek için yapılıyor. Bunlara kapılmayın, cehenneme atılmayın!
Yoksa bu gibiler bu hakikatleri dinleyecek değiller.
"Şüphesiz ki sen ölülere söz duyuramazsın. Hakikata arkalarını dönmüş kaçarlarken sağırlara da dâvetini işittiremezsin." (Neml: 80)
Bunların ruhları ölmüş. Canlı cenaze. Hiçbir hakikati duymaya yanaşmıyorlar. Dinleri dünya olmuş. Cehennem odunu!
"Direk olmuş keresteler!" (Münâfikûn: 4)
Bu odunlar sizi yakmasın!
"Resul'üm! De ki: 'İşte benim yolum budur. Ben Allah'a dâvet ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar basiret üzerindeyiz. Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim.'" (Yûsuf: 108)
Bu Allah ve Resul'üne tâbi olanlara mahsustur.
Halbuki bugün ortaya çıkanlara dikkat ederseniz, Allah ve Resul'ü ne emretmişse tersini yaparlar.
Hükm-ü ilâhiyi hiçe sayan, "Hoşgörü ve dostluk" adı altında dinimizi ve vatanımızı küffara peşkeş çekmeye çalışanlar münafıktır. Ebedî cehennemdedir.
•
Propaganda meydanlarında bir numara müslümanlar. Meclise girdiği zaman dinine, vatanına, millet ve memlekete, hâinlik yapmayacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin ediyorlar.
Sonra bunları hiç söylememiş gibi sandalyeye oturduğu zaman dini ve namusu çiviye asar, kıpkızıl bir kâfir olarak meydanlarda gezer.
Bunlar mecliste yemin ederken vatanına ihânet etmek için mi yemin ediyorlar? Küffara yardım edeceklerine dair mi yemin ediyorlar?
Zira diyar diyar gezip küfrü hoş göstermeye çalışıyorlar. Demek ki bunların yemini bu imiş. Onların yaptığı siyaset midir? Her hayra engel olan siyah-set midir?
Bir de bu devletten, milletten maaş alıyorlar. Ama milletin aleyhine çalışıyorlar. Bu vatan hâini değil de nedir?
Aldıkları paralarla yaşadıkları refah hayatları veren bu millete mi hizmet ediyorlar, yoksa milletin parasıyla yaşadıkları bu refahla küfre hizmet, vatana ihânet mi ediyorlar? Bu paraları küffara hizmet için; dine, vatana ihânet etmek için mi alıyorlar? Bu hâinlik değil midir?
Mitinglerde müslüman olarak çıkıyorlar. Koltuğa oturduğu zaman maskesini çıkarıyor asıl hüviyetiyle meydana çıkıyor. Bir de bakıyorsun kıpkızıl kâfirmiş. Ve hep küfrü methediyor. Her fırsatta küfrün lehine, vatanın aleyhine iş ve harekette bulunuyor. Bunlar iki yüzlü münafık değil de nedir?
Bunları nasıl tanırsınız? Papaları öldü mü hepsi koşarlar. Ermeni, yahudi öldü mü cenazelerine giderler. Mehmetçik şehit olduğu zaman "Bize ne!" derler. Bizden değil bu.
Bu milletin parasını alıyor küfre meyletmek için, ihânet etmek için! Bunların yaptığı siyaset midir? Siyah-set midir? Her hayra engel olan "siyah-set"tir.
•
Bu münafıkların küfre kaydığını; üç Âyet-i kerime ile delil veriyoruz. Çok Âyet-i kerime var, fakat size üç Âyet-i kerime'yi delil olarak gösteriyoruz.
Her fırsatta küfrün lehine, din ve vatanın aleyhine çalışanlar kimlerdir? Bunu bizzat Âyet-i kerime'den öğrenin. Zira Cenâb-ı Hakk Mâide sûre-i şerif'inin 51. Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)
İşte bu Âyet-i kerime onlardan olduğunu ispat eder.
Allah-u Teâlâ buyuruyor: "Kim onları dost edinirse, o onlardandır." Bu beyân-ı ilâhî O'na âittir. Memleketimizi karıştırmaya çalışan, bu vatanı elimizden almaya çalışan, insanlarımızı birbirine kırdırmaya çalışanları dost edinenlerin onlardan olduğunu Allah-u Teâlâ buyuruyor. Bu sözü bize atfetmeyin. Artık böyle kimselerden her türlü tehlike beklenir.
Allah-u Teâlâ bu Âyet-i kerime'de "O onlardandır." buyurdu.
Şimdi ikinci Âyet-i kerime'yi delil olarak gösteriyoruz.
Bu Âyet-i kerime'de de Allah-u Teâlâ kâfirleri dost edinenler için "Allah ile bir dostluğu kalmaz." buyuruyor:
"Müminler müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah ile bir dostluğu kalmaz." (Âl-i imrân: 28)
Allah-u Tealâ ile hiçbir ilgileri kalmadığı gibi, Allah-u Teâlâ'nın dininde onların hiçbir yeri yoktur. Aralarındaki bütün bağlar kesilmiştir.
İlâhî hüküm budur.
Üçüncü Âyet-i kerime'de Allah-u Teâlâ dostluk kuranları tehdid-i ilâhî'si ile ikaz ediyor:
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?" (Nisâ: 144)
Üçüncü Âyet-i kerime'de Allah-u Teâlâ dostluk kuranları tehdid-i ilâhî'si ile ikaz ediyor:
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık ferman vermesini mi istersiniz?" (Nisâ: 144)
Bu üç Âyet-i kerime; "Medeniyetler ittifakı" adı altında küffarla dostluk toplantıları yapanların; Amerika'nın kucağından "küfrü hoş görme" küfrünü yayanları "imam=önder" olarak benimseyenlerin; bu küfrü hoşgörücülerin toplantılarına katılıp gözyaşı dökenlerin; bu küfrü hoş görücüleri baştacı etmek için vatan ve millet aleyhine karar almaktan çekinmeyenlerin; Avrupa Birliği'ne gireceğiz diye, putun altına girip imza atanların İslâm dini ile, Allah-u Teâlâ ile hiçbir ilgilerinin olmadığına, din-i İslâm'dan çıktıklarına dair en büyük delildir.
İman eden için bu üç Âyet-i kerime kâfidir. Bunların durumu hakkında artık hiçbir tereddüde, hiçbir şüpheye kapılmayın.
Küfrü metheden müslüman olabilir mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder