27 Aralık 2018 Perşembe

BÜYÜK İKRAMİYE KAZANDI HERŞEYİNİ KAYBETTİ


BÜYÜK İKRAMİYE KAZANDI HERŞEYİNİ KAYBETTİ 

Samsun’da 1993 yılında Milli Piyango’dan büyük ikramiye kazanmasının ardından şanssızlıkların yakasını bırakmadığı Süleyman Orhan, daha önceden alın teriyle kazandığı birikimini ve iş yerlerini de kaybetti. Orhan bu sene piyango bileti alanlara ise "Tavsiyem, kimse umutlarını piyango biletine bağlamasın” dedi.

Samsun’da yaşayan Süleyman Orhan, 1993 yılı
nda büyük ikramiye denk bir ara ikramiye kazandı. Süleyman Orhan’ın hayatı ikramiyeyi kazandıktan sonra diğer büyük ikramiye kazananlarla aynı oldu.

Orhan, ikramiyeden kazandığı parayla Türkiye'nin ilk yerel televizyonunu kurdu. Orhan, ikramiyenin geri kalan kısmıyla daha önce alın teriyle kurduğu iş yerlerinin teknolojilerini değiştirmek ve geliştirmek için kullandı. 1994 yılında ülke genelinde yaşanan ekonomik krizden etkilenen Orhan, ikramiyeden kazandığı parayla birlikte, daha önceki iş yerlerini ve televizyonunu başkasına devretmek zorunda kaldı. ’Talihli talihsiz’ Süleyman Orhan şimdilerde emekli maaşı ile geçimini sürdürürken, umutlarını piyango biletine bağlayan milyonlara ise bilet alamamaları tavsiyesinde bulunuyor.


İkramiye kazandıktan sonra yaşadığı süreci anlatan Süleyman Orhan, “1993 yılında büyük ikramiyeyi kazandım. Ara ikramiyeydi ama yılbaşı ikramiyesi ile herhangi bir fark yoktu. Parasal değeri aynıydı. O paradan geriye kalan bir şey olmadı. Biz ticaret yapan insanlarız. Yaptığımız ticaretlerde o dönem ki devlet politikalardan kaynaklı sıkıntılar çektik. Bu sıkıntılar içerisinde de kaybettik. Kazandığım ikramiye ile Türkiye'nin ilk yerel televizyonunu kurdum. Beyaz eşya mağazası, pastanelerimiz ve sanayide de büyük bir imalathanemiz vardı. Televizyon hariç diğer işlerimiz ikramiye kazanmadan önce vardı. Ben gelen ikramiye parası ile işlerimin teknolojilerini değiştirmeye başladım. Bu teknolojiyi değiştirirken, 1994 yılında Tansu Çiller döneminde bir ekonomik kriz yaşandı. O dönemde paramız döviz olmadığı için sıkıntı çektik” dedi.

"YILBAŞI BİLETİ ALMAYACAĞIM"

Kimsenin piyangoya bulaşmaması gerektiğini ifade eden Orhan, “Tekrar yılbaşı bileti almayı düşünmüyorum. Bazı arkadaşlarım yılbaşında ‘bana bir bilet çek’ diyorlar. Alma onu da yapmıyorum. Bana, 'sana bir kere çıktı bizim yerimizi de çek’ diyorlar ama herkesin şansı kendine. Onu da kabul etmiyorum. Şu anda emekliyim. Onun keyfini çıkartıyorum. İnsanlar Nimet Abla’da ya da büyük ikramiyenin çok isabet ettiği bayilerde kuyruğa giriyorlar. İnsanın şansı varsa hiçbir yerin önemi yok. İnsanlar piyangoya umut bağlamasınlar. Bu ham insanların elinde olan bir şey. Büyük ikramiyeyi kazanan insanlar, bu parayı bir plan ve program dahilinde kazanmıyor. 'Hele bir çıksın bakarız' diyorlar. Hele bir çıktığında da yolunu şaşıran, her şeyini kaybeden, evinin kapısını şaşıran insanlar çok oluyor. Aç insanlarız. Onun için büyük para çıkınca bizi açlıktan başka şeylere sevk ediyor. İnsanların piyangoya bence bulaşmaması lazım" diye konuştu. 


http://www.haber7.com/samsun/2790450-buyuk-ikramiyeyi-kazandi-her-seyini-kaybetti

19 Kasım 2018 Pazartesi

NOEL BABAYA,NOEL KUTLAMALARINA HAYIR!






 NOEL BABAYA,NOEL KUTLAMALARINA HAYIR!

Noel Baba,Emperyalist-Hristiyan bir kültüre ait bir uydurma bir figürdür.Bize ait değildir. 


Bizim kültürümüzde Yunus Emreler,Mevlanalar,Karacaoğlanlar,Köroğlular,
Nasreddin Hocalar vs. vardır.Bu bir kültür emperyalizmidir.

Dünyevi zevklere mesafeli duran ama dinsel kimliğini de çok ön planda tutmamaya özen gösteren biri olarak tarif edilen Noel Baba,kapitalizmin en güçlü ve yaygın imaj figürlerinden birine dönüştü.



Bu kadar sıradan istekleri karşılamakta bile zorlanan Noel Baba'ya ne oldu da, çağımızın arsız abuklukları olan AVM ve benzeri mekanları mesken tutan monotip Noel Baba'lar önümüzü kesip, bize akıllı cihazlar, son model tabletler satmak için kırk takla atar oldular... Bunun için Noel Baba'nın metalaşma serüvenine bakmak gerek.

NOEL NEDİR?


NOEL NEDİR?

Hristiyanların Hz. İsa'nın doğum günü dolayısıyla kutladıkları bayram; bu bayramın kutlandığı zaman süresi; Miladi yılı Ocak ayının birinci gününün gecesi; Milad; Hz. İsa'nın doğumu kabul edilen gün. Bu günü esas alan takvime ise Milâdi takvim denir.


Hristiyan inancına göre evrenin nuru olan Hz. İsa'nın doğum gününü 25 Aralıkta kutlamanın, papaların kış gündönümü törenlerine bağlı bulunanları bundan vazgeçirmek amacına yönelik olduğu söylenir. 25 Aralık Hristiyan kiliselerinin hepsi tarafından Hz. İsa'nın doğum günü törenleri olarak kutlanır. 



Katolik (Latin) kilisesi 25 Aralık, Ortodoks kiliseleri ise IV. Yüzyıldan itibaren bu tarihi benimsemişlerdir. Katolik kilisesi bu günü, birincisi gece yarısı; ikincisi güneş doğarken; üçüncüsü ise sabah olmak üzere üç missa (ayin) tertipleyerek kutlar.



 Noel, genel kanâate göre Batı'da 354 M. yıllarında kutlanılıyordu. Buna karşılık Hz. İsa'nın doğumunu 6 Ocak'ta kutlayan Doğu Hristiyanları ise, İoonnes Khrysostomos ve Gregorios adlı azizlerin etkisiyle noel kutlama tarihlerini batıya ayak uydurarak 25 Aralık günü olarak değiştirmişlerdir.



Yine Hristiyanlar arasında görülen başka bir anlayışa göre, Bizans İmparatoru Büyük Konstantin putperestlikten Hristiyanlığa geçtikten sonra (313 M), İstanbul şehrini genişletip, yeniden imar ettirmiş ve ona Konstantiniyye ismini vermişti.



İstanbul'un başkent oluşu ve imparatorun Hristiyanlığın ruhani lideri durumuna geçmesi, konsilleri Hristiyanlık adına ümide sevketmiş ve bunlar imparatora başvurarak halk arasında yaygın yüzlerce İncil'in tek kitaba indirilmesini istemişlerdi.



Bunun üzerine İmparator Konstantin, Hz. İsa'nın ölümünden sonra O'nun havarileri arasına girerek gerçek İncil'i tahrif eden Yahudi Pavlus'un gayretiyle Hz. İsa'nın getirmiş olduğu dini değiştirmiş, yeni yorum ve değişikliklerle halk arasında yayılan İncil'lerin birleştirilmesi yoluna gitmiştir. Bu amaçla 325 yılında



İznik'te toplanan 319 papaz, İncil'lerin birleştirilmesi yoluna gitti. İznik'te ortaya çıkarılan yeni İncil, Eflatun'un ortaya attığı teslis (tritine) inancı, ilk yazılan tahrife uğramış dört büyük İncil'de de yer alır.



İznik toplantısında, içinde Allah (c.c)'ın bir olduğu ve Hz. İsa'nın sadece bir peygamber olduğu yazılı bulunan Barnabas İncil'i ile birlikte diğer bütün İncil'lerin yakılmasına, Barnabas İncil'i okuyanların öldürülmesine ve bu İncil'i savunan, teslis inancına karşı çıkan papaz Aryüs'un aforoz edilmesine karar verilmiştir. 



 Aryus Hristiyan inancında İncilin aslı bozulmamış şekline inanan bir papazdı.


Daha sonra ortaya çıkarılan dört büyük İncil'in Hz. İsa'ya Allah tarafından gönderilen İncil'le uzaktan yakından alâkası olmadığını, Allah'ın üç değil, bir olduğunu, eşi ve oğlunun bulunmadığını söylüyordu. Bu görüşleriyle bir ekolün öncüsü oldu. 



 M. 270'te doğan Aryüs 325 yılında İznik konsilindeki görüşlerinden dolayı aforoz edilmiş ve aynı nedenden dolayı 336'da öldürülmüştür. Böylece vahiy kaynağından uzak yeni bir Hristiyanlık dini ortaya çıkmıştır. Bunu gerçekleştiren İmparator Konstantinos, Aralığın son haftasını Noel haftası ve bu ayın son günün gecesini (31 Aralık) Noel gecesi ilân etti.



 Noel Ağacı



Hristiyanların Noel için kesip süsledikleri çama ilk olarak 1605 yılında Almanya'da ilgi gösterilmeye başlandı. Daha sonra XlX. yüzyıl ortalarında Helene de Mecklembung tarafından Fransa'ya taşındı. Ermeni mitolojisinde yeni yıl tanrısının adı Amanor'dur. Pağanlık çağında avlanan hayvanlar Amanor onuruna çam ağaçlarına asılırmış.



Noel gününde çam ağaçlarına çeşitli şeyler asılarak yapılan tören, Hristiyanlığa bu pagan geleneğinden geçmiştir. Günümüzde ağaç bayramları da ilkel insanların ağaçlara tapınmalarından ileri gelen bir gelenektir. İnsanlar ağacı, uzun ömürlü olması yönündeki hayranlıkları ile kutsamışlardır.


NOEL BABA EFSANESİ VE COCA COLA GERÇEĞİ



NOEL BABA EFSANESİ VE COCA COLA GERÇEĞİ


Dünyevi zevklere mesafeli duran ama dinsel kimliğini de çok ön planda tutmamaya özen gösteren biri olarak tarif edilen Noel Baba, nasıl kapitalizmin en güçlü ve yaygın imaj figürlerinden birine dönüştü?


Bu kadar sıradan istekleri karşılamakta bile zorlanan Noel Baba'ya ne oldu da, çağımızın arsız abuklukları olan ATM ve benzeri mekanları mesken tutan monotip Noel Baba'lar önümüzü kesip, bize akıllı cihazlar, son model tabletler satmak için kırk takla atar oldular... Bunun için Noel Baba'nın metalaşma serüvenine bakmak gerek.


Roma imparatoru Diocletian'ın Hıristiyanlara karşı başlattığı tutuklama harekatından kurtulamayan Saint Nicholas (Noel Baba), büyük imparator Konstantin zamanında özgürlüğüne kavuşarak, İznik Konsül'üne bağlanır. Ölümünden sonra ise Myra (Demre) yakınlarına gömülür. 11. yüzyılda, İtalyan denizciler, Myra'dan aldıkları kemiklerini, İtalya'da yeniden defnederler. Böylece Saint Nicholas'nın efsaneleri Avrupa'ya yayılır. Efsanelerin, kat ettikleri coğrafyaların farklı yorumları dikkate alınmadığında, ortak yanı Hıristiyanlık inancının sembollerinden biri yapılmış, yarı kutsal kişinin serüvenidir...


Serüven, iç savaş yıllarında (1775-83 ) büyük mutsuzluklara bir kaç gün mola verdirmek için, Hollandalılar ile birlikte Amerika'ya ayak basar. Germen'lerin dini ekolüne sıkı sıkıya bağlı Saint Nicholas'nın efsanesi bu kıtada, başına geleceklerden habersiz, Hollandalıların kurduğu New Amsterdam (New York City) şehrinde,uzun bir süre Noel'de dükkanların ön vitrinlerini süsler.


1929 Krizi ve Noel Baba


Noel Baba'yı ilk çizen Amerikalı karikatürist, Thomas Nast, (1863) onu, efsanelerin dışında, dünyevi zevkleri de olan biri gibi çiziyordu. Bu, aslında kilise tarafından da desteklenen efsaneye bir karşı çıkışı da temsil ediyordu; ama hala dinsel kimliği ön plandaydı. İngiltere'de sanayi devriminin yankıları Amerika'ya ulaştığında Noel Baba'nın da sekülerleşme macerası başlıyordu.


Kapitalizmin "milli içeceği" haline gelen ve saniyede sekiz bin adet tüketildiği hesaplanan Coca-cola'nın Noel Baba ile olan ticari ilişkisi 1929 dev krizi olmasaydı başlar mıydı bilinmez!
Kriz, Amerika'da birkaç gün içinde her şeyi alt üst edecek (bir hafta içinde 4 bin banka ve binlerce irili ufaklı şirketin iflas ettiği ülkede insanlar buldukları arsalarda sebze yetiştirip takas ederek yaşamda kalmaya çalıştılar) ve on yıl sürecekti...


Kapitalizmin bu derin bunalımının insanları sürüklediği sert depresyondan onları korumak (!) için sinema ve reklam sektörü kolları sıvadı. Sokaklarda yarı aç yarı tok yaşayan insanların gülecek hali kalmamıştı ama sinema ve reklam panoları gülen, dans eden insanlardan geçilmiyordu. İşte aşağı yukarı böyle depresif bir ortamda, 1930 yılında, Coca-cola şirketi, Noel Baba'yı yeniden üretti...


Siparişi üstlenen İsveçli Haddon Sundblom'un Noel Baba'sı, süre gelen gelenekten radikal kopuşun bütün özelliklerini taşıyordu. Salt motivasyon açısından değil, Noel Baba'nın ülkeden ülkeye farklılık gösteren giysisinin rengi bile Coca-cola'nın rengi olan kırmızı beyaz ile değiştirilerek tescilleniyordu. O güne kadar dünyevi zevklere mesafeli duran ama dinsel kimliğini de çok ön planda tutmamaya özen gösteren biri olarak çizilen Noel Baba, bundan sonra, kapitalizmin en güçlü ve yaygın imaj figürlerinden birine dönüşüyordu.


Artık, uzun kış gecelerinde, çocukların onun getireceği hediyelerin hayali ile uykusuz kaldıkları Noel Baba gitmiş, yerine gazlı ve kokain özütlü bir içecek pazarlayan bir çerçi gelmiştir. Coca-cola'nın Haddon Sundblom'a çizdirdiği bütün Noel Baba'ların ortak özelliği, Noel Baba'nın bir ticaret metası olmasının yanında, pazarladığı metanın alıcı kitlesi olarak çocukları da müşteri portföyüne eklemiş olmasıydı... Çocuklar, artık kendisinden getirmesini diledikleri eşyaları talep etmekten vazgeçirilerek, arzuladıkları metaları talep eden tüketicilere dönüşmüşlerdir...


Dünyanın taşınabilir suyunun yüzde 25'ine sahip dünyanın en meşhur koka yaprağı ithalatçısının maskotu Noel baba, artık, 1930'çda insanlara güzel yarınların olabileceğine dair umut veren gülümsemesiyle bile bakmıyor... Adeta dokunulmaz bir suç örgütünün müstehzi bakısıyla sırıtıyor... (ON/HK)


Kaynaklar:


1- Ana Britanica ansiklopedisi
2- Vikipedia
3- The history of Saint Nicholas and Christianity A.Drustoff
4-
www.jesus.savior.com
5- www.snopes.com
6- www.coca-colacompany.com
7- www.multilingualliving.com


http://www.bianet.org/biamag/dunya/143066-noel-baba-efsanesi-ve-coca-cola-gercegi


22 Ekim 2018 Pazartesi

ACABA BU YARDIM DERNEĞİ HANGİSİ?


ACABA BU YARDIM DERNEĞİ HANGİSİ?

BU YARDIM DERNEĞİ ELEMANLARI KATİLLERİ KIŞKIRTAN BUDİST RAHİPLERİNİ KENDİ ELLERİYLE YEDİRİYORLAR.

ACABA BU YARDIM DERNEĞİ HANGİSİ?

BİZ TESPİT EDEMEDİK. BİLEN VAR İSE YAZSIN.

LOGODA BİR ŞEYİN ÜZERİNDE ÇİFT BAYRAK VAR.BİRİ SAĞA BAKIYOR, BİRİ SOLA.

NAZIM HİKMET'iN OĞLU MEHMET HİKMET'İN SOYADI NİYE BORZECKI?





NAZIM HİKMET'iN OĞLU MEHMET HİKMET'İN SOYADI NİYE BORZECKI?

Nazım Hikmet 1902 yılında Selanik’te doğmuş, 1963 yılında Moskova’da ölmüştür. Yani O’nun doğduğu şehirde, öldüğü şehirde Cumhuriyet sınırlarımızın dışındadır.. Annesi Celile Hanım, Babası ise Hikmet Bey’dir.

Nazım’la birlikte 1921 yılında Rusya’ya kaçan Vâlâ Nurettin "Bu dünyadan Nazım geçti" adlı eserinin 32. sayfasında Celile Hanım’ın, büyükbabası olan Mustafa Celaleddin Paşa’nın, BORJENSKİ soyadlı Polonya’lı bir Yahudi olduğunu yazar.


21 Ekim 2018 Pazar

NAZIM HİKMET VATAN HAİNİ Mİ, VATAN ŞAİRİ Mİ?


NAZIM HİKMET VATAN HAİNİ Mİ, VATAN ŞAİRİ Mİ?

Nazım Hikmet 1902 yılında Selanik’te doğmuş, 1963 yılında Moskova’da ölmüştür. Yani O’nun doğduğu şehirde, öldüğü şehirde Cumhuriyet sınırlarımızın dışındadır.. Annesi Celile Hanım, Babası ise Hikmet Bey’dir.

Nazım’la birlikte 1921 yılında Rusya’ya kaçan Vâlâ Nurettin "Bu dünyadan Nazım geçti" adlı eserinin 32. sayfasında Celile Hanım’ın, büyükbabası olan Mustafa Celaleddin Paşa’nın, BORJENSKİ soyadlı Polonya’lı bir Yahudi olduğunu yazar. Yine aynı eserin 33. sayfasında ise Nazım’ın anneannesinin büyük dedesi olan Müşir Mehmet Ali Paşa’nın da Fransız asıllı bir protestan olduğu kaydedilmektedir. 8 Şubat 1977 tarihli Y.MİLLİ MÜCADELE dergisi bakınız Nazım Hikmetin kimliği hakkında neler yazıyor:

"Aslen bir Yahudi. Anne tarafından büyük dedesi Ferit Mustafa Celalettin Paşa, asıl adı Konstantin BORJENSKİ olan bir Polonya Yahudisi. Baba tarafından büyük dedesi Mehmet Ali Paşa ise Fransız kökenli olup; protestan mezhebine bağlı Magdeburg’lu Y.MİLLİ MÜCADELE dergisi bakınız Nazım Hikmetin kimliği hakkında neler yazıyor:"Aslen bir Yahudi. Anne tarafından büyük dedesi Ferit Mustafa Celalettin Paşa, asıl adı Konstantin BORJENSKİ olan bir Polonya Yahudisi. Baba tarafından büyük dedesi Mehmet Ali Paşa ise Fransız kökenli olup; protestan mezhebine bağlı Magdeburg’lu Karl de Trois soyuna mensup.." Bu gerçek Nazım Hikmet tarafından bir şiirinde şöyle teyid edilmiştir:

Lehistan’dan gelmiş dedelerimden biri...
Göğsümüzü kabartmıyor değil
Dedelerimden birinin lehli oluşu...

NAZIM’A SAHİP ÇIKANLAR

Moskova’da ziyaret ettiği bir sanat okulunun hatıra defterine "Moskova uyanan dünyanın yeni Kabe’sidir. Ben yaptığım bu hac’da yeni imanımın ışıklarını buldum " yazarak komunistliğini Rusya’da tescillettiren Ertuğrul MUHSİN yaşadığı dönemde şüphesiz Nazım’ın en büyük hamisiydi.. Kafatası, Unutulan Adam gibi sonunda yasak kitaplar arasına giren eserler Ertuğrul MUHSİN’ in marifetiyle Şehir Tiyatrosu sahnelerinde günlerce oynamış, o zamanın tek film şirketi olan "İpek Film" Stüdyosunda da Nazım’a vazife verilmesi yine Ertuğrul Muhsin’in tavassutu ile olmuştur.. Nazım’ın hamiliğini yapanlar, O’nun moskovadan azgın bir komunist olarak döndüğünü bilmiyorlar mıydı?

ATATÜRK’ÜN NAZIMIN ŞİİRİNİ DİNLEDİĞİNDE SÖYLEDİKLERİ...

Nazım’ın oldukça basit piyesleri, yoldaşı Ertuğrul MUHSİN’ in sayesinde Şehir Tiyatrolarında gösterime girince bu durum Nazım’a hem para hem de şöhret kazandırmıştı. Üstelik Nazım’ın şöhreti Atatürk’e kadar ulaşmıştı. Atatürk’te Nazım adına yapılan bu geniş reklam ve propagandaya pek iltifat etmediği için: "şunun şiirlerini bir de kendi ağzından plağa alın, getirin bakayım" talimatını verdi. Nazım’ın Hazer ve Salkımsöğüt adlı şiirleri kendi sesinden plağa kaydedilip ATATÜRK’ e getirilmiş, ATATÜRK bu şiirleri dinledikten sonra aynen: "BU ŞİİRLERDE TÜRK MİLLETİNİN HAYATINA KASTEDEN BİR BOMBA VAR" demişti. Atatürk ona ilk notu vermiş, şiirlerinin muhteviyatındaki korkunç maksadı anlamış olmasına rağmen, Atatürk’e yakın olmaya çalışanlar, Atatürkçülüğü kimseye bırakmayanlar, ATATÜRK’ ün bu beyanından sonra bile Nazım balonunu şişirmeye devam etmişlerdir..

NAZIM ATATÜRK’E DE SÖVÜYORDU...

Nazım’ın 28 Kanunsani başlıklı şiiri dikkatle okunduğu zaman her hareket ve her hadisede Atatürkçülük’ten bahseden, bizdeki komunistlerin aslında Atatürk’ün adını bir maske, hatta bir cankurtaran simidi gibi kullandıkları daha iyi anlaşılır.. Nazım’ın ilk ve açık komunist propaganda yapan şiirine birlikte gözatalım...
.........
Trabzon’dan bir motor açılıyor
Sahilde kalabalık
Motoru taşlıyorlar
Son perdeye başlıyorlar
BURJUVA KEMAL’ in omuzuna binmiş
KEMAL KUMANDANIN kordonuna
Kumandan kahyanın cebine inmiş
Kahya adamlarının donuna
Uluyorlar

Hav... hav... hak... tü
............
Nazım Hikmet görüldüğü gibi komunist Mustafa Suphi, Etem Nejat ve arkadaşlarının Trabzon açıklarında motörlü kayıkta öldürülüşlerinden dolayı büyük bir kin içinde .......

NAZIM’IN MOSKOVA HAVA LİMANINDA VERDİĞİ BEYANAT
Nazım Moskova’ya indiğinde kendini karşılayanlara ve Rus resmi haber ajansı İNTER TASS’ a aynen şu şekilde konuşmuştur: "O kadar bahtiyarım ki! Ben bütün hayatımı, idealimi, aşkımı bu muazzam şehre borçluyum. BEN SOVYETLER BİRLİĞİNİN ÇOCUĞUYUM. Bugün memleketimin halkı Amerikan Emperyalistlerinin elinde esirdir. Türk Halkı Amerikan üniforması giydirilerek Kore’ye kaatil olmaya gönderilmektedir. Stalin benim için çok mühimdir. Gözümün ışığı, fikirlerimin kaynağıdır. BENİ STALİN YARATTI.. Her şeyimi ona borçluyum.."

NAZIM’IN AHLAKI
Nazım Hikmet ensest (aile içi cinsel ilişki) ilişkileri savunan meşhur sapık SİGMUND FREUD’ u fazla okuduğunu ve O’nunla çoğu konuda paralel düşündüğünü yakın dostlarına söyleyebilmiştir. Nitekim Nazım annesinden bahsederken:

"Annemin gençliğini çok iyi hatırlıyorum. Aşık olduğum ilk kadındır. Freud’u okudunuz mu? Hayranı değilim fakat doğru gözlemleri var. BEN KENDİ ANNEME AŞIKTIM. Şaşılacak kadar güzel kadındı" demektedir. Herhalde cinsel sapkınlığı olmayan hiçkimse annesi için bu tabirleri kullanmaz...

SON SÖZ

1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan komunist Nazım için yapılan kampanyalar şüphesiz ilk değildir ve son da olmayacaktır.. Günümüzde de bu tür kampanyalar devam etmektedir.. Geçmişte Ankara’nın CHP’li Belediye Başkanı Vedat DALOKAY, terörist Deniz GEZMİŞ’ in mezarından aldığı toprağı Moskova’ da Nazım Hikmet’in mezarına koyarak bu işin siyasiler içindeki yolbaşçısı olmuştu..

Geçmişte de, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Eski Başkanı FAZİLET PARTİLİ ALİ MÜFİT GÜRTUNA yaptığı Moskova ziyaretinde NAZIM HİKMET BORJENSKİ adlı bu YAHUDİNİN mezarı başında dua ederek (!), Nazım Hikmet’in mezarını İstanbul’a getireceğini ve ona anıt mezar yaptıracağını söyleyerek O’nun üzerinden siyasi rant sağlamaya çalışmıştır.

Ve nihayet "iade-i itibar" olarak algılanan Türk Vatandaşlığına iadesi de gerçekleşti.

Son sözü ben değil ORHAN SEYFİ ORHON söylesin..

"BU MİLLET ÇOK ESKİ BİR TARİHTEN GELMİŞ, EN ÇETİN MÜCADELE İÇİNDE SAVAŞMIŞ, YOK OLMAMIŞ, HÜR YAŞAMIŞTIR. GENE ÖYLE OLACAKTIR. HİÇ BİR KOMUNİST ŞAİR BUNU DEĞİŞTİREMEZ. ORTADA TABİR YANLIŞI VAR. HÜRRİYET REJİMLERİNDE BU TÜRLÜ ŞAİRLERE VATAN ŞAİRİ DENMEZ, VATAN HAİNİ DENİR!"

KAYNAKLAR:


1-Nazım Hikmet vatan haini mi , vatan şairi mi?
2-8 Temmuz 1976 tarihli Vatan Gazetesi (Şen olasın Nazım Hikmet- Aziz Nesin)
3-1976 tarihli YENİÇAĞ dergisi Nazım Hikmet Özel sayısı (TDKP’ nin Doğu Almanya’ da yayınlanan bülteni)


https://www.facebook.com/ChpliDostlar/posts/nazim-hikmet-vatan-haini-mi-vatan-şairi-minazım-hikmet-1902-yılında-selanikte-do/671698579508238/

19 Ekim 2018 Cuma

1. ROTSCHİLD AİLESİ NASIL DOĞDU?












1. ROTSCHİLD AİLESİ NASIL DOĞDU?
Bilinmeyen birçok yönüyle Rothschild ailesi
Uluslararası finans alanında Rotschild kadar etkili olduğu düşünülen, özel bir aile daha yoktur.

1. ROTSCHİLD AİLESİ NASIL DOĞDU?
Uluslararası finans alanında Rotschild kadar etkili olduğu düşünülen, özel bir aile daha yoktur.
Kralları, dükleri, psikoposları çok rahat bir şekilde kullanabilen bu aile hakkında tarih boyunca birçok şey yazılmış, çizilmiştir.
Ancak bir ailenin sıfırdan dünyanın en etkili 'hanedanlıklarından' birine dönüşmesi, herzaman ilgi çekici bir hikayedir.
Frankfurtlu bir tüccar olan Anselm Moses Bauer, o dönemlerde rehincilik, tefecilik, antikacılık gbi işlerle ilgileniyordu.
Yahudilerin toplum içinde meslek bakımından bazı kısıtlamalara tabii tutulmasından dolayı, kendileriyle bütünleşecek bu mesleğe yöneldiler.
Mayer Amschel (Rotschild) ise, bu aileyi bir topluluk haline getirerek fark yaratmıştır.
Salgın bir hastalık yüzünden tüm ailesini kaybeden Mayer Amschel, 13 yaşından beri tek başına ayaklarının üstünde durur.
Bir bankada işe girer, kısa süre içinde terfi alır, babasının rehin dükkanının üzerindeki katta eşi ile yaşar.
Beş oğlu olur. Mayer Amschel, iş kollarını beş oğlu arasında nasıl dağıtacağını onlar henüz çocukken düşünmüştür.
Ailenin kuralları da bu dönemde şekillenir. Anlam olarak Rotschild, 'kızıl kalkan' anlamına gelir.
2. ROTSCHİLD AİLESİNİN BAŞINA TALİH KUŞU KONUYOR
Avrupada o dönem, savaşlarda kiralık askerler çok yaygındır.
Prens 4. Wilhelm'in yanında çalışan Mayer Amschel, işin muhasebesi ile ilgileniyordu.
Taksitlendirme, faiz hesabı ve görüşmeler onun tarafından yapılıyordu. Birgün Prens ülkeden kaçtı ve kaçarken o dönem tam $ 3.000.000 parayı ona emanet etti.
Rivayete göre paralar fıçıların içine gizlenmişti ve Napoleon askerleri bunu fark edemedi
O paranın sonradan Prens'e iade edildiği söylentisi de mevcuttur ancak kesin durum bilinmemektedir.
3. AMSCHEL MAYER BAUER ROTSCHİLD'LE BİRLİKTE GÜÇLENMEYE BAŞLAYAN AİLE, YÜKSEK SOSYETEYE GİRİYOR
Prens'in bıraktığı $ 3.000.000, Amschel tarafından çocuklarına paylaştırılmıştır. Kızlarına ise az bir miktarını vermiştir.
Kendisi, kadın erkek eşitlği düşüncesine sahip olmayan birisiydi, kadınların tek misyonu politik evlilikler yapmaktı, ilerleyen dönemde ise 'aile için evlilik', ailenin sermayesini ve gizliliğini korumak adına sık sık gerçekleşecekti.
Amschel Mayer Rotschild, oğullarını Avrupanın beş büyük başkentine gönderdi. O dönem iletişim bu kadar kolay olmadığı için, ani gelişen olaylarda en kısa süre içinde irtibatta oluyorlar ve ona göre pozisyon alıyorlardı.
4. AİLENİN KURALLARI
Rotschild ailesinin kuralları şu şekildedir,
1-) Ailenin en büyük erkeği servetin ve ailenin lideri olacaktır.
2-) Kuzenler arası evlilik. Aile servetinin dışarı çıkmaması için ön koşuldur.
3-) Aile servetinin gizli tutulması ve bölünmemesi. Onun için bu aileyi 500 zengin listesinde asla göremezsiniz.
4-) Aile içi ortaklıklar kurulmuş ve bu ortaklıklar M.A. Rothschıld and sons çatısı altında toplanmış ve Londra'dadır.
5. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER: TEK DÜNYA FİKRİ
Bazı insanlar, 20. yüzyılın başlarında 'medeniyetin sonu geldi' görüşünü savunuyorlardı.
İngiliz yazar Wells de bunlardan biriydi. Tek dünya devleti felsefesine paralel bir 'Milletler Cemiyeti' düşüncesi oluşuyordu.
Rotschild ailesi bu fikri çok beğenmişti, 'bir dünya devletinin' kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlardı.
6. SAVAŞLAR...
Savaşları finanse etmek, şüphesiz yalnızca 'korkunç bir sermaye' ile mümkündür. Rotschild ailesinde ise bu kudret vardı, henüz Prens'in efendisiyken Avrupa asker kiralama piyasasını çok iyi öğrenen aile, ülkeler arasındaki ilişkileri sıkı bir şekilde takip etti, bazense yönlendirdi.
Rotschild tarafından finanse edildiği iddia edilen savaşlar şu şekildedir;
Napoleon ile İngiltere arasındaki Waterloo Savaşı'nda iki taraf da yüksek faizle finanse edildi.
Borsada Waterloo Savaşı esnasında, büyük spekülatörler Rotschild'lerin hareketlerini takip etmektedirler.
Kırım Savaşı için Osmanlı'ya 600.000 sterlin verildi. (Aynı zamanda Osmanlı'ya dış borç veren ilk aile)
Adolf Hitler'in güçlenmesi ve silanlanmasına yardım edildi.
1918 Bolşevik İhtilali sonrasında Çar'ın idamının ardından isyancılarla ilk görüşme yapılarak, Hazar petrolleri için anlaşma yapıldı.
Rus-Japon Savaşı için zemin hazırlandı, o dönem bir gazeteci şöyle yazıyordu, 'Rusya savaşmak istemiyor, Japonya da savaşmak istemiyor. Öyleyse neden bu savaş gerçekleşiyor?'
Afrika'da birçok savaş ve devrim sonucunda bir milyon kişi hayatını kaybetmiştir, bu yaşananların arkasındaki en önemli sebep yeraltı zenginliğidir.
Rotschild ailesinin, dünyadaki yer altı kaynaklarının % 40'ına sahip olduğu iddia ediliyor.
7. BORSA OYUNU: SPEKÜLASYONLA BİR GECEDE KAZANILAN MİLYARLAR
İngiltere-Prusya ittifakı ile Fransa arasında gerçekleşen Waterloo Savaşı'nda iki tarafın da yüksek faizlee Rotschild tarafından finanse edildiğini yazmıştık, ancak bu savaşın bir başka özelliği de ailenin insanları yanlış yönlendirerek borsa üzerinden inanılmaz bir kar elde etmesidir.
O dönemde, savaşları takip etme imtiyazı Yahudilere verilmiştir, Rotschildler ise, Avrupanın beş büyük kentinde ciddi bir nüfuz edindiği için iletişimleri kolay olmaktadır.
Rotschild'ı takip edenler ters köşe oluyor
Borsada Waterloo Savaşı esnasında, büyük spekülatörler Rotschild'lerin hareketlerini takip etmektedirler.
Bunun bilincinde olan aile, ellerindeki tüm hisseleri satmaya başlar.
Bu da, savaşı Napoleon'un kazandığına yorulur ve herkes tüm hisselerini satar, bu esnada hisse fiyatları da dibe inmektedir.
Rotschild, el altından düşük fiyatlı tüm hisseleri toplar, savaşı İngiltere kazanmıştır. Ellerindeki kağıtların değeri, kat be kat yukarı çıkacaktır.
8. PARA HANEDANLIĞI
Prens'ten kalan 3 milyon dolar, günümüzde nasıl 'trilyon dolar'lara ulaştı?
Ailenin servetini ciddi biçimde artıran, 'borsa oyunu'nun arkasındaki kişi Nathan Rotschild, aile servetini 5 yılda 3 milyon dolardan 7 milyar dolara çıkarmıştır. Bundan dolayı bir finansal deha kabul edilir.
Sonraki dönemlerde de yüksek faizli borçlar, her başkentteki yapılanma sebebiyle değişen olaylara göre yapılan ticaretler serveti artırarak götürmüştür.
Toplam servet, 1937'de ABD GSMH'sinin 2 katı
1937 yılında ABD başkanı Roosevelt'in mağlubiyetiyle borsadan yine ciddi anlamda para kazanmış ailenin serveti 500 milyar dolara, yani ABD toplam GSMH'sinin 2 katına çıkmıştır.
Günümzde ise tahminler 3 trilyon dolar civarındadır.
Tahmin diyoruz, zira aile kuralı bu işin gizli yapılmasını, piyasaya çeşitli paravan firmalarca inilmesini öğütlemiştir, aile de aynen öyle davranmaktadır.
9. 1972'DE FRANSA SOSYETESİNE VERDİKLERİ PARTİ
Rotschild ailesi, 1972'de Fransa jet sosyetesi için şatolarında bir parti vermiştir. Partinin fotoğraflarına buradan ulaşabilirsiniz. Yalnızca filmlerde görülebilecek ilginçlikte bir parti...
10. KÜLTÜREL REFERANSLAR
Rotschild ailesi ile ilgili birçok film çekilmiş, birçok kitap yazılmıştır. Bunlardan bazıları,
Rotschild Bankası, (ABD, 1934)
Die Rothschilds, (Almanya, 1940)
The Rothschilds, (Müzikal, 1971)
Cesur Yeni Dünya, (A. Huxley'in bu kitabında Rotschildlerden birçok bilimsel gelişime öncü olmuş insanlar olarak bahsedilir)
Delikanlı, (Dostoyevski'nin bu kitabında ana karakterin hayali, bir Rotschild kadar zengin olabilmektir)
11. KOMPLOLAR!
Akla Rotschild gelince komplo teorileri de beraberinde gelir. Öyle ki dünyanın tüm komplo teorilerinin önemli bir kısmı, aile ile ilişkilendirilir.
ILLUMİNATİ
Türkçe 'aydınlanmışlar' anlamına gelen Illuminati, internette sayısız komplo teorisi ile ilişkilendirilmiş, varlığı ve faaliyetleri henüz kanıtlanamamış bir topluluktur.
Yeni Dünya Düzeni'ni sağlamak adına çeşitli yöntemleri olduğu ve devletleri, yönetcileri kontrol ederek bunu sağladıkları iddia edilir.
Rotschild ailesinin de bir Illuminati üyesi olduğu ifade edilir.
Illuminati'nin arkasında olduğu iddia edilen bazı olaylar;
Waterloo Savaşı,
Fransız İhtilali,
John F. Kennedy suikasti,
Hitler'in yükselişi ve 2. Dünya Savaşı

https://www.ahaber.com.tr/galeri/dunya/bilinmeyen-bircok-yonuyle-rothschild-ailesi

4 Ekim 2018 Perşembe

GDD ( GİZLİ DÜNYA DEVLETİ )



GDD ( GİZLİ DÜNYA DEVLETİ );

Disiplinli, itaatli, gizli organizasyon ve "ÖNEMLİ ALT KURULUŞLAR"ı vasıtasıyla başta ABD olmaküzere bütün dünyayı kontrol etmektedir ve bu GDD vasıtasıyla Siyonizm ana amacıolan Dünya Hakimiyeti'ni bugün için fiilen gerçekleştirmiş bulunmaktadır.

ABD BAŞKANLARINI GDD SEÇMEKTEDİR

GDDTarafından Seçilen ABD'nin Yahudi veya Mason Başkanlarından Bazıları:




GeorgeWashington, Thomas Jefferson, James Madison, William McKmley, TheodoreRoosevelt, James Monroe, Andrew Jackson, James K.Polk, Warron G.Harding,William Howard Taft, James Buchanan, Andrew Johnson, James A.Garfield, FranklinD.Roosevelt, Hanry Truman, Richard Nixon, Jimmy Carter, Ronald Reagan, George Bush,George W.Bush,Bill Clinton,Barack Obama,Donald Trump.

TÜRKİYEDEKİ GİZLİ YAHUDİLER


TÜRKİYEDEKİ GİZLİ YAHUDİLER 

Mason List (TURKEY)

EĞİTİM VE YAHUDİLER:

Kemal GÜRÜZ: YÖK eski Başkanı

Kemal ALEMDAROĞLU: İstanbul Üniversitesi eski Rektörü
Seha TİNİÇ: KOÇ Üniversitesi eski Rektörü
Erdoğan TEZİÇ: Galatasaray Üniversitesi eski Rektörü
Lale DURUİZ: Bilgi Üniversitesi eski Rektörü
İlter TURAN: Bilgi Üniversitesi eski Rektörü
Sabih TANSEL: Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü
Üstün ERGÜDER: Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü
Tunç EREM: Marmara Üniversitesi eski Rektörü
Mahir TOKAY: Guzel Sanatlar Akademisi’nin kurucusu 

Fevziye HANIM: Işık Lisesi’nin kurucusu


DEVLET VE YAHUDİLER: 

Rahşan ECEVİT: Bülent Ecevit’in karısı


Tansu ÇİLLER: Eski Başbakan

İsmail Cem İPEKÇİ: Dışişleri Bakanı (Dedelerinden Biri Hahamdır)

Kemal DERVİŞ: Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı
Mustafa SUPHİ: Türkiye Komünist Partisinin Kurucusu

Sevinç İNÖNÜ: Erdal İnönü’nün Karısı
Şükrü Sina GÜREL: Devlet Eski Bakanı·

Behice BORAN: Türkiye İşçi Partisi Eski Genel Başkanı
Sabih KANADOĞLU: Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı

Gazi ERÇEL: Merkez Bankası Eski Başkanı
Faik ÖZTRAK: Eski Hazine Müsteşarı

Tacan İLDEM: Cumhurbaşkanlığı eski Sekreteri
Dr. Sefik HÜSNÜ: Cumhuriyet Tarihinin İlk Sosyalistlerinden 

Feriha SANERK: İlk Kadın Emniyet Müdürü


BASIN VE YAHUDİLER: 

Fazli Necip Bey: Yeni Asir’in Kurucusu


Dinç BİLGİN: Sabah Gazetesinin Kurucusu

Erol ve Sedat SİMAVİ: Hürriyet gazetesi’nin eski sahipleri
Ahmet Emin YALMAN: Vatan gazetesinin kurucusu 

Abdi İPEKÇİ: Milliyet Gazetesi’nin eski Genel Yayın
Yönetmeni

Ferit ŞAHENK: NTV’nin Sahibi


SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VE YAHUDİLER: 

ÇYDD: Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği


ÇEV: Çağdaş Eğitim Vakfı


TÜSİAD: 

Türkiye İş Adamları Derneği·


YASED: Uluslar Arası Yatırımcılar Derneği·

TESEV: Türkiye Ekonomik Ve Sosyal Etüdler Vakfı
ADD: Atatürkçü Düşünce Derneği 

"Gazetemiz yazarlarından Yakup Almelek’in sözlerini yazdığı, oğlu Alper Almelek’in bestesini yaptığı marş, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) resmi marşı olarak kabul edildi"(24 Ekim 2001 - ŞALOM -Yahudi Gazetesi)

SANATÇILAR VE YAHUDİLER:

Leyla GENCER: Dünyaca ünlü soprano


Cemil İPEKÇİ: Ünlü Modacı

Dede Cemil İPEKÇİ: Türkiye’de İlk sinemanın kurucusu

Halide Edip ADIVAR: Yazar
Orhan PAMUK: Yazar


İŞ DÜNYASI VE YAHUDİLER:

Koç Grubu: Vehbi Koç sabetayist olduğu söyleniyor.Eşi ve çocuklarının eşleri Yahudidir.

Tan Ailesi: YKM’nin Sahipleri 

Çukurova Grubu: Karamehmet Türktür. Eşi ve çocuklarnın eşleri Yahudidir.
Nedim ESGİN: Arçelik Genel Müdürü

Jan NAHUM: Tofaşın Eski Ceo’su
Can PAKER: Henkel Yönetim Kurulu Başkanı

Zafer İNCECİK: Siemens Yönetim Kurulu Başkanı

Doğuş Grubu

ALINTI KAYNAĞI:


http://www.nuveforum.net/18-tartisma...asonluk-page5/

Theodor Herzl (1887):


Theodor Herzl (1887):

"Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır. Güneyde de Süveyş Kanalı'na. Sloganımız, David ve Solomon'un Filistini olacaktır."

David Ben Gurion (1948):

"Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından çizilmiştir. Yahudi halkının gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirilmesi gereken bir başka haritası vardır. Nil'den Fırat'a kadar."

Devlet Başkanı Ben Gurion'un İsrail'in ilanı sırasındaki beyanından :

"Görüldüğü gibi Türkiye'nin de bir bölümünü içine alan kutsal toprakları ele geçirmek, Yahudilerin bugün önem verdikleri kutsal amaçlarından birisidir. İsrail ordusu bu amaç için savaşmaktadır."

1837'de yayınlanan Siyonist yayın organı Die Welt gazetesi. Sion Yıldızı, yıldızının içinde yer alan harita, Yahudilerin ele geçirmeye çalıştıkları ve arada Türkiye'nin de bulunduğu "Vadedilmiş Toprakları" göstermektedir.

Die Weltt'in anlamının "Dünya" olması ise Yahudilerin sadece vadedilmiş topraklarla yetinmeyeceğine işarettir.

"İşte benden miras olarak Sam milletleri mülkü olarak yeryüzünün uçlarını vereceğim."
(Mezmurlar Bölümü, 2/8)

"Ben dedim,siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey Allah yeryüzüne hükmet.Zira milletlerin hepsine Sen vâris olacaksın."
(Mezmurlar Bölümü, 82/6-8)