22 Mart 2015 Pazar

PKK Terör Örgütünün Nevruz Bayramındaki kutlamaları





PKK Terör Örgütünün Yandaşları sözde Nevruz Bayramını kutluyorlar. 

Rezillik,kepazelik ve ihanet.

Sen sebep oldun,ey AKP'li adam.Sen sebep oldun.

Vebali senin üzerinedir.

Bir gram bile rahatsız oluyormusun acaba bu tablodan?

30 000 kişinin katili,bebek katilinin posterleri,Komünist kızıl yıldızlı PKK'nın bayrakları ve sözde Kürdistan'ın sarı-yeşil-kırmızı bayrakları.


İstanbul: Nevruz kutlamalarına on binlerce kişi katıldı
İstanbul'da Kazlıçeşme Meydanı'nda düzenlenen Nevruz kutlamalarına on binlerce kişi katıldı.

Kutlamalar nedeniyle bölge trafiğe kapatıldı.

Kalabalık, kutlama alanına üst aramasından sonra alındı.
Diyarbakır'da dün yapılan Nevruz kutlamalarına büyük katılım olmuş,PKK lideri Abdullah Öcalan'ın mektubu okunmuştu.Aynı mektup burada da okundu.


http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/03/150322_istanbul_nevruz 



DEĞİŞİK KONULAR







17 Mart 2015 Salı

BU ADAM MÜSLÜMANMI GAVURMU NİYE DÜŞÜNMÜYORUZ?



BU ADAM MÜSLÜMANMI GAVURMU NİYE DÜŞÜNMÜYORUZ?


Cübbeli Ahmet Hocanın 20.03.2014 sohbetinden


Cübbeli Ahmet'ten Egemen Bağış'a Gönderme.


İnternete düşen ses kayıtlarında Bakara Sûresi'ni alaya aldığı iddia edilen Egemen Bağış'a bir tepki de 'Cübbeli Ahmet Hoca' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'den geldi.


"Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'a ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarındaki ifadeleri eleştirerek, "Ne adamlara kaldık, ne işlere kaldık! Ne belalara kaldık! Müslümanlardan faydalanmak için dinsizi, donsuzu girmiş aramıza" dedi.


"Herifin biri çıktı, Bakara makara demiş" diyen Ünlü, "Ben ne yapacağım, nereye gideceğim! Kur"an"ımızla, dinimizle alay ediyorlar.


Biri Bakara"ya makara, takara diyor. Öbür gazeteci oradan salla bir ayet. Bakara"da çok ayet var diyor. 5"te, 6"da salla diyor. Ben her cuma çakıyorum bir tane diyor" ifadelerini kullandı.


Ünlü, Müslümanların tutumuna da eleştiri yönelterek "Biz Müslümanlar niye uyanık olmuyoruz? Niye adamın sicilini araştırmıyoruz?


Niçin bir adamın şeceresi araştırmıyoruz? Bu adam Müslüman mı, gâvur mu neden düşünmüyoruz? Bu adamın Kur"an"a saygısı var mı niye bakmıyoruz?


Niye böyle körü körüne hareket ediyoruz? Ondan sonra geldiğimiz noktada sıkıntı çekiyoruz. Bu sıkıntıların düzelmesi için arınmak lazım, temizlenmek lazım, ehlisünnete dönmek lazım” şeklinde konuştu.



http://www.haberyurdum.com/gundem/cubbeli-ahmetten-egemen-bagisa-gonderme-video-h411271.html



14 Mart 2015 Cumartesi

ABD'DE İDAM TALEBİ



ABD'DE İDAM TALEBİ


ABD'de üç Müslüman gencin katil zanlısına idam talebi


ABD'de üç Müslüman genci öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan katil zanlısının idam cezası talebiyle yargılanacağı bildirildi.

ABD'de, üç Müslüman genci öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan katil zanlısının, idam cezası talebiyle yargılanacağı bildirildi.

Kuzey Carolina Bölge Savcılığı, Chapel Hill kasabasında 10 Şubat'ta 3 Müslüman genci öldürmekten hakkında birinci derece cinayet ve meskun mahalde silah kullanma suçlamalarıyla üç dava açılan Craig Hicks (46) için idam cezası talebinde bulunacak.

Durham County Bölge Savcısı Roger Echols, yaptığı açıklamada, Müslüman gençlerin katil zanlısı Hicks hakkında idam cezası davası açılacağını duyurdu.

Bu arada, Müslüman gençlerin öldürülmesiyle ilgili Federal Soruşturma Bürosu (FBI) incelemelerini yürütürken, soruşturmada, Hicks'in gerçekleştirdiği cinayetlerin nefret suçu olup olmadığına yoğunlaşıldı.

Hicks, Kuzey Carolina eyaletindeki Chapel Hill kasabasında 10 Şubat'ta 23 yaşındaki diş hekimliği öğrencisi Deah Barakat, 21 yaşındaki eşi Yusor Muhammed Ebu Salha ve 19 yaşındaki baldızı Razan Muhammed'i başlarından vurarak katletmişti.

Öldürülen gençlerin aileleri ve ABD'deki Müslüman toplumun temsilcileri, zanlının sosyal medya hesaplarında din karşıtı paylaşımlar yaptığına ve gençleri daha önce de tehdit ettiğine dikkati çekerek, cinayetin "nefret suçu" olarak değerlendirilmesini istemişti. 

Müslüman gençlerin öldürüldüğü Kuzey Carolina eyaletinde ayrımcılık ve sivil haklar konusunda uzman avukat Stewart Fisher de daha önce yaptığı açıklamada, olay karşısında şok olduğunu belirterek, “Öldürülen bu gençler harika insanlardı. Bu, korkunç bir şey. Bu olay, eyaletimizdeki Müslüman toplumuna yönelik hislerimizi kesinlikle yansıtmıyor. Bu suçu işleyen kişi kesinlikle iblis” ifadesini kullanmıştı.

ABD Başkanı Barack Obama da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Beyaz Saray'ın olaya kayıtsız kalmaması gerektiğine ilişkin açıklamasının hemen ardından yaptığı açıklamada, 3 Müslüman gencin öldürülmesini "acımasız ve çirkin cinayetler" olarak niteleyerek, ABD'de hiç kimsenin dininden dolayı hedef olmaması gerektiğini ifade etmişti. 

Öte yandan, Kuzey Carolina eyaletinde 2006 yılından bu yana hiçbir mahkum için idam cezası uygulanmadı.

NEW YORK-ABD

Muhabir: Selçuk Acar

03 Mart 2015 09:05 

http://www.aa.com.tr/tr/rss/473056--uc-musluman-gencin-katil-zanlisina-idam-talebi


Bedrettin Dalan: "ERDOĞAN HATADAN DÖNDÜ; ALLAH KUVVET VERSİN" diyor.



(ERGENEKONCU B.DALAN BAKIN NE DİYOR? BU AÇIKÇA SAYIN ERDOĞAN'IN ERGENEKONCULARLA ANLAŞTIĞINI GÖSTERİYOR)



Bedrettin Dalan: "ERDOĞAN HATADAN DÖNDÜ; ALLAH KUVVET VERSİN" diyor.


Ergenekon Davası’nın sanığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eski Başkanı, eski milletvekili Dalan: Ergenekon sürecini 30 yıl önceden gördüm


Ergenekon davasından dolayı 5 yıl kaçak olarak yurdışında olan ve bir kaç gün önce Türkiyeye dönen Bedrettin Dalan'dan açıklamalar.


"Ergenekon sürecini 30 yıl önceden gördüm" diyor, "ERDOĞAN HATADAN DÖNDÜ; ALLAH KUVVET VERSİN" diyor.


Dalan “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Ergenekon süreci için “Ben bu sürecin savcısıyım’ ifadesini kullanmıştı. Bu 7 yıllık süreçte siyasetin müdahalesiyle karşılaştınız mı?” sorusuna ise, “Siyasetin müdahalesiyle hiç karşılaşmadım. Sadece hukuk çetesinin birebir düşmanlığı ile karşılaştım. Sayın Cumhurbaşkanımız eğer bu durumu görmediyse görmeyebilir. Biraz evvel de söyledim. 25 yıl önce karıma anlattım karım bana kahkaha ile güldü. Sayın Cumhurbaşkanımızın da o günlerde bunu görmemesi son derece doğal. Ama bunu gördükten sonra eğer yoluna devam etseydi, kınardım. Mademki, hatadan döndü ve şu anda o istikamette, kutluyorum. Allah kuvvet versin diyorum” dedi.


TANER YENER-DHA


http://www.radikal.com.tr/turkiye/dalan_ergenekon_surecini_30_yil_onceden_gordum-1311386


Ahmet Altan: Hırsızlarla darbeciler kol kola;




Ahmet Altan: Hırsızlarla darbeciler kol kola;


Ahmet Altan: Hırsızlarla darbeciler kol kola; darbe planlarını ben yayımladım, ne konuşacaksanız benimle konuşun!


Taraf gazetesinin eski yayın yönetmeni Ahmet Altan, Mehmet Baransu'nun Balyoz belgelerini açıklamaktan tutuklanması ardından yazdı


Bizim Mehmet Baransu’nun evini basmışlar, on saat aramışlar, gözaltına almışlar sonrada mahkemeye sevk edip tutuklamışlar.


Niye yapmışlar bütün bunları, neymiş suçu?


“Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri yok etmek, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek, devletin gizli kalması gerek bilgileri açıklamak.”


Örgüt kurmuş ama şimdilik “örgütün diğer üyelerini” şimdilik saptayamamışlar.


Bir bavul dolusu belgesi savcılığa teslim ettiği halde, “devletin güvenliğine ilişkin belgeleri” yok ettiğini söylüyorlar, ne kadar belge vardı ki Baransu yok etti?

En çok da Balyoz darbe planından “devletin güvenliğine ilişkin bilgi” ve “devletin gizli kalması gereken belgeleri” diye söz etmelerine bayıldım.

Ne zamandan beri darbe planları “devletin güvenliğine ilişkin belge” ve “devletin gizli kalması gereken bilgileri” olarak niteleniyor?

Ne zamandan beri olacak, hırsızlarla darbeciler hukuktan kurtulmak için kol kola girdiğinden beri…

Hırsızlık yaparken yakalanan bir iktidar paçasını kurtarabilmek için, hırsızlıktan daha büyük suçlar işlemeye başlayınca, gidip darbecilere sığınmaya karar verdi.

Ellerinde planlarıyla ortaya çıkan darbecilerde, dizleri korkudan titreye titreye, hırsız olduklarını açıkça bildikleri adamların arkasına utanmadan saklandılar.

Birlikte onların suçlarını ortaya çıkaranları suçlu ilan etmeye çalışıyorlar.

‘Çoluk çocuğu bırakın’

Önce işi bir netleştirelim.

Ben Taraf gazetesinin kurucularından biriyim, o gazeteyi beş yıl yönettim, Balyoz darbe planlarının basılmasına ben izin verdim.

O planları bin defa önüme getirseler bin defa basarım.

Darbecilerin zorbalığından da, hırsızların zorbalığından da nefret ederim.

Bu duygum hiç değişmedi, hiç değişmeyecek.

Onun için çeşitli insanların isimlerini ortada dolaştırarak, Baransu’yu tutuklayarak meselenin etrafında dolaşmaktan vazgeçin.

Yasemin Çongar’ı, Baransu’yu, şimdi itirafçı olmuş çoluk çocuğu bir kenara bırakın.

O itirafçılar kendilerinin “kullanışlı aptal” olduklarını söyledikten sonra bizim de “kullanışlı aptal” olduğumuzu söylüyorlarmış...

O zavallı çocuklar, birkaç kuruş için bir hırsız çetesinin oda hizmetçiliğine soyundukları için hayat onlara alçaklıkla aptallıktan başka seçenek bırakmadı.

Daha yaşları kırka varmadan, alçaklıklarını itiraf etmemek için aptal olduklarını söylemek zorunda kaldılar.

Aptal olduklarını kabul etmezlerse, alçak olduklarını söylemek zorunda kalacaklar çünkü.

Zavallı çocuklar.

Onlarla uğraşmayın, onlar zaten sizin adamınız olmuş.

O haberi basan, o haberi basmaya karar veren, Balyoz’un bir darbe hazırlığı olduğundan bir an bile kuşku duymayan adam benim.

Hadi gelin bir konuşalım bakalım. Balyoz planları “devletin gizli kalması gereken” bilgisi miymiş?

‘Donanmadaki belge aynı’

Bana gelirken uğramanız gereken bir yer var.

Genelkurmay Başkanlığı.

Yayınladığımız belgeler Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Dairesi Başkanlığı’ndan çıktı.

Birebir aynı belgeler.

Şimdi o belgelerin “sahte” olduğunu söyleyen hiç kimse gidip de Genelkurmay Başkanlığı’na “O belgeler sizin Donanma istihbaratı merkezinden nasıl çıktı” diye sormuyor.

Resmi bir kuruluşta bulunan, resmi belgeler onlar.

O belgelerin sahte olduğunu mu söylüyorsunuz?

O zaman o “sahte” belgeler Donanma’nın istihbarat merkezinde ne arıyordu diye soracaksınız.

Bütün subayların sicil numaralarını, görev yerlerini gösteren bavul dolusu belgeyi Donanma İstihbarat Merkezine kim yerleştirdi?

İstihbarat merkezi bu halk plajı değil.

Parolası, şifresi, kamerası, muhafızı, KAYIT defteri olması gerek.

Nerede kayıtlar? Nerede kamera görüntüleri?

Kim koydu onları oraya?

Neden Genelkurmay beş yıldan beri bu konuda tek bir açıklama yapmıyor?

Neden “sahte” olduğu iddia edilen “resmi” belgeleri istihbarat merkezine koyanları açıklamıyor, yakalamıyor, suçlamıyor?

Eğer Genelkurmay, kendi donanma istihbaratına “bir bavul dolusu” belgeyi koyanı bulmaktan acizse, siz zaten o orduyu lağvedin gitsin… Ordu falan değil o.

Ya da o belgeler gerçek ve bizzat askerler tarafından oraya saklandı.

Şimdi bana bunu bir açıklayım önce.

Darbeci kayınpederini aklayabilmek için kıvranıp duran damada da, “askeri vesayetin” yıkılmasında onurlu bir rolü bulunanlardan nefret eden “askerci” gazetecilere şu soruyu sormak isterim:

Neden aklınıza bu soruyu Genelkurmaya sormak hiç gelmedi?

Neden hiç gelmiyor?

Neden o belgelerin Donanma İstihbarat Merkezi’nden çıktığından bir kere bile söz etmiyorsunuz?

Çünkü darbeciliğin ortaya çıkmasından ödünüz patlıyor.

Hırsız bir iktidarın zaaflarından yararlanarak darbeciliği aklamaya çalışıyorsunuz.

Tabi ki darbecilerle ve hırsızlarla işim böyle bir soruyla bitmiyor.

Bir adam var, adı Yalçın Akdoğan, şimdiki işi Başbakan Yardımcılığı.

Bu rezilliği, “Ordumuza kumpas kuruldu” diyerek o başlattı.

Bugüne kadar da hiçbir savcı ona “Bu kumpas hakkında ne biliyorsun” diye sormadı.

Eğer bir kumpas varsa, Başbakan Yardımcısı bunun bilgilerine ve belgelerine sahipse, bunu derhal adalete ulaştırmak zorunda.

Açıklasın bakalım şu kumpas belgelerini.

Eğer elinde bir belge yoksa o zaman da bir davanın seyrini değiştirmekten muradının ne olduğunu, neden yalan söylediğini, iftira attığını bir anlatsın.

“Askerci” gazetecilerin aklına bu konu da hiç gelmiyor nedense.

Şimdi gelelim şu Balyoz darbe planlarına.

Bir kere şunu söyleyeyim, başka hiçbir belge olmasaydı bile sadece oradaki generallerin “resmi” konuşma bantlarını dinleseydim, gene onları “darbe” hazırlığı olarak yayınlardım.

Herkese soruyorum, bizzat darbe komutanının emriyle kayda alınan o konuşmaları dinlediniz mi?

‘Yalçın Akdoğan’a soru’

Yalçın Akdoğan’a da soruyorum, dinledin mi o konuşmaları?

Adamlar neyi hazırladıklarını zaten o konuşmalarda açıkça anlatıyorlar.

Şimdi o konuşmaları tümüyle unutup, bulunan diğer belgelerle ilgili olarak “belgeler sahte” diye ortada dolaşanlar var.

Araya sahte belge karıştı mı karışmadı mı o sorunun cevabını verecek bir yazılım uzmanlığına sahip değilim.

Ama Namık Çınar’ın defalarca sorduğu bir soruyu, “belgeler sahte” diyenlere bir daha sormak istiyorum.

O belgeler “sahte” ise “gerçekleri” nerede?

Nerede gerçek belgeler?

“Zaten hiç belge yoktu” demeye hazırlanan kurnaz hırsızlarla kurnaz darbeciler ve kurnaz “askercilere” de cevap vermeleri gereken bir soru soracağım.

‘Engin Alan’ın sözleri’

Korgeneral Engin Alan’ın o seminerdeki konuşmasını dinlediniz mi ya da okudunuz mu?

Ben size konuşmanın bir bölümünü hatırlatayım:

“Birlikler tamam. İstanbul’un üzerine çöküyoruz. Yönetime el koyuyoruz. Belediye başkanları, kamu kurumlarında çalışanlar değiştirilecek, tutuklanacaklar.

Sert müdahale olacak. Acıma bilmem ne yapmak yok, tepeleme var. İsrail örneğinde olduğu gibi sert müdahale olacak.

Rejim aleyhtarı dernek, gazete, yurtlar, kuruluşların listesi dosyada ve perdede.”

Şimdi söyleyin bakalım, “sahte” olmayan listedeki “rejim aleyhtarı” kimler?

Nerede o gerçek liste?

Benim gördüğüm listenin tepesinde kardeşimin adı yazıyordu.

Sizin “gerçek” listenizin üstünde kimlerin adı vardı?

Kimleri tutuklayacak, vuracak, öldürecektiniz?

O spor salonlarına, futbol sahalarına kimleri dolduracaktınız?

Bütün hırsızlara, darbecilere, askercilere söylüyorum.

Bunlara cevap verin, sonra isterseniz size daha başka sorular da sorarım.

“Balyoz darbe planı değildi” ha, “Ordumuza kumpas kurudu” ha…

“Devletin gizli kalması gereken belgele” ha

Bütün suçları işleyip şimdi bir de devletin gücünü elinize geçirdiniz diye, o suçları ortaya çıkaranları suçlamaya kalkıyorsunuz.

Balyoz bir darbe planıydı.

O planları ben yayınladım.

Ben buradayım.

Ne konuşacaksanız benimle konuşun.

Ve bana sorular sormadan önce, benim sorduğum sorulara cevap verin.

Verebilirseniz tabi…


Ahmet Altan

12 Mart 2015 Perşembe

'Bu milletin a... koyacağız' diyen İşadamı Mehmet Cengiz davayı kaybetti..




'Bu milletin a... koyacağız' diyen İşadamı Mehmet Cengiz davayı kaybetti..



İnternete düşen Yolsuzluk tapelerinde ismi geçen ve 'Bu milletin a... koyacağız' diyerek büyük tepki çeken İşadamı Mehmet Cengiz hakkında dava açan eski AKP'li vekil Sarıbaş tazminat kazandı.


Eski AKPli milletvekili ve avukat Süleyman Sarıbaş, millete küfür ettiği gerekçesi ile işadamı Mehmet Cengiz’den 8 bin TL manevi tazminat kazandı.


Eski AKP milletvekili olan ve partiden ayrıldıktan sonra bir süre ANAP Grup Başkan Vekilliği görevini yürüten Avukat Süleyman Sarıbaş, internette yer alan ses kayıtlarında millete küfür ettiği gerekçesi ile iş adamı Mehmet Cengiz’e 10 bin TL manevi tazminat davası açtı.


İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi davanın ilk durulmasında ses kayıtlarının bilirkişiye gönderilmesine karar verdi. Davanın ikinci duruşmasında bilirkişi raporunu taraflara tebliğ eden mahkeme davanın kısmen reddi ve kısmen kabulüne karar vererek iş adamı Mehmet Cengiz’in 8 bin TL manevi tazminat ödemesine karar verdi.


Cumhuriyet.com.tr'ye konuşan ve mesele bu anlayışın cezalandırılması diyen Sarıbaş, İstanbul'dan iki avukat daha tuttuğunu söyledi. Sarıbaş, "Milletin alın teriyle zengin oluyorlar, ardından millete küfür ediyorlar. Biz gariplere bunu yapmaya hakları yok.


Herkesin bu kararı gösterip dava açabileceğini belirten avukat Sarıbaş, " 76 milyon vatandaşın hepsine hakaret edilmiştir. Milletin verdiği vergilerle ihaleler alacaksın, havuzlara para yatıracaksın. Sonra millete verip veriştireceksin. Böyle şey olmaz” dedi.


DAVA DİLEKÇESİ: MİLLETİME YAPILAN AÇIK VE ALENİ KÜFÜR NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİNDE BULUNUYORUM


Süleyman Sarıbaş, Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığı ile İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ne vermiş olduğu dilekçesinde “Ferdi olmaktan gurur duyduğum milletime açık olarak aleni küfredilmesinin manevi dünyamda husule getirdiği yıkıntının tarifi mümkün değildir. Bu millet, bu asıl millet, beslediklerinden, zengin ettiklerinden daima nankörlük görmüştür ancak ilk defa açıkça küfür saldırısına maruz kalmıştır. Durum gayet açık ve nettir ki, millete küfredilmiş ve bu milletin ferdi olarak tek tek herkesin manevi dünyasında tamiri mümkün olmayan sarsıntılar oluşturmuştur. Borçlar kanunu ve sair mevzuat, birileri tarafından küfür edilmek suretiyle manevi dünyasına tecavüz edilen her şahsın, mütecavize karşı tazminat davası hakkı vardır" ifadelerine yer verildi. Dilekçede, ses kaydının yasal yollardan dinleme ile elde edildiğini belirten Sarıbaş, "Milletime yapılan açık ve aleni küfür nedeni ile ve milletin ferdi olarak tarafına yapılan küfür nedeni ile" Mehmet Cengiz'den 10 bin TL manevi tazminat talebinde bulundu.


'TÜRK MİLLETİNİ İŞARET EDEN BİR İFADEYE DE YER VERİLMEMİŞTİR"


Mehmet Cengiz'in avukatlarının daha önce mahkemeye sunduğu dilekçede, "Davaya konu edilen '...Bu milletin a... k...' şeklindeki cümlenin ne başında ne de sonunda 'Türk Milleti ' ibaresi kullanılmadığı gibi 'Türk Milletini işaret eden bir ifadeye de yer verilmemiştir. Müvekilimiz dava konusu edilen sözü Türk Milletine yöneltmemiştir. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz" ifadelerine yer verilmişti.


PARAYLA KÖYÜNDE TUVALET YAPTIRACAK


Kazandığı 8 bin lira tazminat ile çok kötü durumda olan memleketi Malatya Hekimhan Kocaözü köyünün camiisindeki tuvaleti yaptıracağını belirten Sarıbaş, "Böylesinin parasını bu paranın içine etsinler diye o tür yerlere harcamak lazım. Çok tesadüf oldu. Dün mimar gelmiş, caminin tuvalet ve abdest yeri için projeyi önüme koymuştu. Bugün de karar çıktı. Paranın gideceği yer belli oldu" dedi.


CENGİZ NE DEMİŞTİ?


Yolsuzluk ve rüşvet operasyounun 2. dalgası olan 25 Aralık'ta gözaltına alınan Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz, "Milletin a... koyacağız" dediği küfürlü konuşmalarının yer aldığı tapelere ilişkin, "O cümlelere baktığımızda elbette çok da hoşuma giden şeyler değil. Bunu hazırlayan ön yargılı kişilerin bile fezlekede ‘rakip firmaları kastetmektedir’ dedikleri bir konuşmayı diğerine ekleyerek, millete yönelik bir hakaret olarak sunmaları şahsımı kamuoyu önünde itibarsızlaştırma, hedef gösterme faaliyetinin bir parçasıdır" demişti.